RSS
email
0

1. Maç: Cleveland Cavaliers: 96 - Chicago Bulls: 83

NBA Playoff'ları Cleveland-Chicago maçı ile başladı.

Benim en çok merak ettiğim sorunun cevabını maçın başlangıcında aldım aslında. Kafamdaki soru Shaq'ın sakatlıktan nasıl döneceğiydi. Sahaya ilk beş çıkan "Superman" 2 post move basketi ve bir de smaç vurup faul aldı ve 7 sayı buldu kenara alınmadan önce. Ayrıca 3 de ribaunt alan pivot sorumun cevabını hemen yapıştırıverdi. Başka bir iyi performans ise 9 dakikada 9 sayı bulan Antawn Jamison'dan geldi. İlk çeyrekte dikkatimi çeken bir başka şey ise Bulls'un top kayıplarıydı. Tam 7 top kaybetti Chicago ilk çeyrekte. Bu top kayıpları yüzünden rakibine 17-2'lik müthiş bir seri yakalama şansı verdi. Cavs ilk çeyrekte boyalı alandan 16 sayı buldu. Bu sayılar perdelemelerden gelen sayılar oldu. Bulls buna bir türlü cevap veremedi savunmada. Böyle olunca ilk çeyrek 30-16, 14 sayılık Cavs üstünlüğü, ile sonlandı.

İkinci çeyrekte Bulls top kaybetmeye devam etti. West'in müthiş asistlerini izledik. Fakat D. West şutlarında, paslarında olduğu kadar etkili değildi. İki tane "West to Varejao", bir tane de "West to Jamison" sayısı izledik bu çeyrekte. Del Negro mola alarak takımına içeri yüklenmelerini ve faul alarak çizgiye gitmelerini öğütledi. Luol Deng ve Flip Murray bu işi başlarda başarsa da onlar da pes etti. Cavs pota altı gerçekten çok başarılıydı ilk yarıda. İlk çeyrekte Shaq'ın ribauntlardaki görevini ikinci çeyrekte Varejao ele aldı. Ilgauskas ise en iyi yaptığı işi, orta mesafe şutunu iyi kullandı. Bulls cephesinde ise Rose bir türlü beklenilen performansı gösteremedi. Luol Deng biraz kıpransa da yeterli olmadı. Cavs James ile hızlı hücuma çıkarken Miller onu sarılarak durdurdu ve faul yaptı. James, Miller'ı sertçe ittirip o "hug"dan kurtuldu fakat Miller sinirlenerek üstüne yürüdü. Bu pozisyondan sonra iki oyuncuya da karşılıklı teknik faul çalındı. Bulls, Cavs'i pota altında durduramayınca faul yapmak zorunda kaldılar ve Noah ve Taj Gibson 3'er faul alarak, faul problemine girdiler. Bitime 2.54 kala Anthony Parker üçlüğe kalkarken Rose faul yapıp üç serbest atış kazandırırken Del Negro mola aldı. Ama mola pek işe yaramadı ve ilk yarı 56-41 Cavs üstünlüğe ile sonuçlandı. James 14 sayı-4 ribaunt-2 asist, Mo Williams 9 sayı-3 ribaunt- 7 asist, Antawn Jamison 11 sayı-5 ribaunt, Shaq ise 10 sayı-4 ribaunt ile oynadı. Bulls'ta ise Derrick Rose 14 sayı-7 asist ile oynadı.

İkinci yarıya Cavs Williams ve West ile üç sayılık basketler ile başladı. Shaq kaldığı yerden devam etti. Böyle olunca Cavs bir anda farkı açtı. Noah'ın Shaq'ı savunurken zorlandığı görüldü. Hızlı hücumda "Willams to Jamison" sayısı geldikten sonra Del Negro mola almak zorunda kaldı. Moladan sonra Shaq'ın bir hızlı hücumda alley-oop kaçırdığı gözümden kaçmadı. Sanırım artık bu tarz spektaküler hareketler için biraz refleks kaybetti. Pota altında ribaunt mücadelesinde Noah, Varejao'ya dirsek vurdu fakat hakemler Varejao'ya faul çaldılar. İlk defa bir pozisyonda Varejao'nun tarafını tuttum. Savunmada ise Cavs inanılmaz performansını sürdürdü ve üstsüste bloklar ile potalarını savundular. Fark 20'ye kadar açıldı. Bu andan sonra Rose hareketlenmesinin vaktinin geldiğini anladı ama bence geç kaldı. 10-0'lık bir seri yakaladı Bulls Rose önderliğinde ve farkı 10 sayıya indirdiler. Bu andan sonra Lebron ipleri eline aldı. Önce bir turnike ile seriyi durdurdu, sonra Rose'u iyi savunup bloktan seken topu alarak hızlı çıkıp bir turnike daha atıp bi de faul yaptırdı. 5 sayılık oyun ile tekrar farkı açtı. Bu periyodun son dakikaları James vs. Rose şeklinde geçti ve çeyrek 73-60 sonuçlandı.

Son çeyreğe Cavs kötü bir şut yüzdesi ile başladı. Fakat Bulls top kayıplarına devam ederek bu durumu lehine kullanamadı. Noah bu çeyrekte de Shaq'ı tutamadı ve 4. faulünü alarak kenara geldi. Shaq, Noah yerine giren Miller'a da faul aldırınca Del Negro mola aldı. Moladan sonra Bulls toparlandı ve 7 sayılık bir seri yakalayarak skoru 78-71'e getirdi. Shaq Noah'a bir faul daha aldırdı ve Noah 5'ledi. Miller tekrar oyuna girdi. Bundan sonra maç karşılıklı sayılarla ilerledi ve fark 9-11 arasında gitti geldi. Rose bir kez daha hareketlenip farkı kapamaya yeltense de James buna izin vermedi. Williams da Lebron'a katılınca bitime 1.48 kala Del Negro çaresizce bir mola daha aldı ama bu pek yardımcı olacak gibi durmuyordu. Son 1 dakikaya girilirken fark 13 sayı oldu. Bundan sonra iki takım da mücadele dozunu azalttı ve maç 96-83 Cavs üstünlüğü ile sonuçlandı.

Ev sahibi ekipte Lebron James 24 sayı-6 ribaunt- 5 asist-4 blok ile galibiyetin mimarı oldu. En kritik anlarda farkın kapanmasını engelledi. Mo Williams 19 sayı-4 ribaunt-10 asist ile , Antawn Jamison ise 15 sayı-10 ribaunt ile double-double yaptılar. Sakatlıktan dönen Shaq ise 12 sayı-5 ribaunt-4 asist ile oynadı. Varejao ise 8 sayı-15 ribaunt ile kenardan iyi bir katkı yaptı. Bulls cephesinde ise Derrick Rose 28 sayı-10 ribaunt-7 asist ile çok iyi bir performans göstermesine rağmen mağlubiyeti engelleyemedi.

Cavs beklenildiği gibi evinde oynadığı ilk maçı kolay kazandı. Lebron'un maçın kırılma anlarında öne çıktığını gördük. Shaq ise Playoff'larda müthiş bir katkı verecek gibi. Özellikle savunmacılarını çok çabuk faul problemine soktuğunu gördük bu maçta. Bulls'un ilk çeyrekteki top kayıpları maçın erken kopmasına neden oldu. Cleveland ise toplam 12 blok ile kendi potasını kolay sayılara kapattı. Bulls bu seride kalabilmek istiyorsa Rose'a yardım edecek bir oyuncuya ihtiyaçları var. Yoksa işleri çok zor.
Read more
0

NBA'de Bu Gecenin Maçları

Bu gece Playoff'lar 4 maç ile start alıyor...

22.00 Cleveland Cavaliers - Chicago Bulls
00.30 Atlanta Hawks - Milwaukee Bucks
03.00 Boston Celtics - Miami Heat
05.30 Denver Nuggets - Utah Jazz
Read more
0

Miami Heat Vs. Boston Celtics


Sabırsızlıkla beklediğimiz Playoff lar geldi çattı. Son 1 aydır Playoff havasına girilen ligde, Playoff oynayacak takımların hemen hemen belli olmasıyla beraber heyecan giderek azaldı ve son iki haftadır kenarda sakatlık korkusu yüzünden oturan, oturmayıp salonda eline top almayan oyuncularla doldu. Play off ların başlaması bütün NBA severler için yeni bir heyecan olacak.

Son bir haftada rotasyon derdine bir çok takım ve oyuncu birçok şeyi kaybetti. Mesela Lebron James normal sezon en skorer oyuncu ödülünü oturduğu yerden Kevin Durant e bıraktı. Son hafta kurbanlarından biride Boston Celtics oldu diyebiliriz. Konsantrasyon eksikliği, sakatlık korkusu derken artarda kaybeden Celtics, arkasından gelen Atalanta ya üçüncülüğü bıraktı ve daha avantajlı bir ilk tur eşleşmesini kaçırdı. Heat mi? Bogutsuz Milwaukee mi? derseniz tabiki Milwakukee eşleşmesi daha avantajlı gözüküyor. Tabiki burada Atalanta nın yaptığı çıkış göz ardı edilemez.

Miami Heat vs Boston Celtics bence Playoff un en çekişmeli mücadelesi olacak. Normal sezonda yaptıkları maçlarda Boston 3-0 gibi bir skorla rakibine üstünlük sağlasada Miami Heat şu aşamada onlar için daha zorlu bir rakip haline gelecek gibi görünüyor. Erik Spoelstra nın Heat i iyi bir savunma takımına dönüştürmesini izledik normal sezon boyunca. Genel bir bakış yaparsak bu seri için, savunmacı, çok koşan, atletik özellikleri yüksek oyunculara sahip iki takım. Seriyi kazanan takım gerçekten iyi iş çıkarmış olacak.

Boston Celtics ten son iki haftadır düşük permormanslı maçlar izledik. Kazanabilecekleri birçok maçı kaybettiler. Ama sezonun sonuna gelindiği düşünüldüğünde bu performanslar pekte dikkate alınmamalı. Paul Pierce, Kevin Garnet ve Ray Allen üçlüsü kollektif bir uyum içinde sahaya çıktığında hem savunmada rakiplerini fazlasıyla zorluyor hemde hücumda erkili performanslar ortaya koyuyorlar. Tabiki bu üçlüye Rajon Rondo da eşlik ettiğinde Boston için işler daha kolay oluyor. Normal sezonda izlediğimiz Boston Celtics bence, beklendiği gibi Cleveland finale çıkarsa karşısında durabilecek en önemli takım kurgusuna sahip. Boston ile bir taraftar olarak ne kadar kan uyuşmazlığı yaşasamda, muhtemel Cleveland finalinde en zevkli seriyi bize ilzetebileceklerini düşünüyorum.

Miami Heat cephesinden bakıldığında ise tabiki en büyük kozları Dwane Wade. İyi bir sezon geçiren süper star, allstar maçının da MVP si seçildi. Sezon sonu sözleşmesi bitecek olan Wade kariyerinin şu noktasında daha iyi bir kontrat için Playoff larda elinden geleni fazlasıyla yapacağını düşünüyorum. Sezon başında Heat e katılan Jermaine O’Neal da eski özlenen performansını Heat le birklikte tekrar sergilemeye başladı. Aldığı süreler göz önüne alındığında Heat te iyi bir şans buldu diyebiliriz. 2008 draftında ikinci sıradan draft edilen Michael Beasley beklenenin altında performanslar sergilemesine rağmen takımında ilk beşte yer almayı başarıyor.Sezon içinde yaşadığı skandallarla göz önünde olan genç oyuncu duruldu gibi görünüyor. Heat hala problemli yıldız adayından daha fazlasını bekliyor. Heat in diğer bir yıldızı Quentin Richardson ise iyi bir sezonu geride bıraktı. Takımının savunmada en önemli kozlarından biri olan Richardson ın performansıda serinin sonucunu etkileyecek gibi görünüyor.

İki takımın eşleşmesinde oyuncu kalitesi bakımından Boston bir adım önde görünüyor. Sezon içinde yaptıkları maçlara bakıldığında Bosto nun Dwane Wade i durdurmayı başaramadığını görüyoruz. Üç maçta Boston potasına 101 sayı gönderen Dwane Wade i durdurmaya yönelik bir önlem olarak gününde bir Rajon Rondo Bosto nun en önemli kozu olacaktır. Celtics Wade i durdurabilirse işler onlar için daha kolay bir hal alabilir. Bu iki takımın mücadelesinden öne çıkan takım Boston gibi görünüyor. Fakat bence Wade ve arkadaşları kolay lokma olmayacaklardır.

Bir tarafta Pierce-Allen-Garnet diğer tarafta Wade -Richardson-O’Neal. Umarım iyi maçlar izletirler biz NBA severlere. Benim tahminim 4-2 Boston alır seriyi ama tam tersi olursa da sürpriz olmaz.
Read more
0

Los Angeles Lakers Vs Oklahoma City Thunder


Bu eşleşme bana Jordan'ın toy zamanlarda Celtics'e karşı kafa tuttuğu seriyi hatırlatıyor, her ne kadar seri sonunda Jordan sahadan boynu bükük ayrılsada, Larry Bird'in "bu gece tanrı Jordan kılığında sahadaydı" şeklindeki über iltifatına hasıl olmuştu Majesteleri.

Yine aynı tatta bir olay yaşabilir miyiz bilmiyorum? Zira o Chicago play off'lara doğru Jordan'ın sakatlıktan dönüp takıma katılmasıyla büyük bir çıkış yakalamıştı. Thunder ise çok iyi başladığı sezonun sonlarına doğru biraz ivme kaybetti diyebiliriz. Özellikle defansif anlamda sıkıntı yaşıyorlar ve Russel Westbrook sezonu gerçekten kötü bitirdi. Ama genel olarak ele almak gerekirse herkesi kendilerine hayran bırakan bir sezon geçirdi bu genç takım. Durant liderliğinde Batı'da son günlere kadar üst sıraları zorladılar.

Lakers ise bildiğimiz gibi, her ne kadar sezonun sonunda biraz vites düşürselerde hali hazırda geçen senenin şampiyonu bu takım. Kobe'nin play off'lara dinlemiş olarak girecek olması ve onun yokluğunda Gasol-Odom-Artest gibi isimlerin de kendilerine güvenlerini kazanması onları en büyük şampiyonluk adaylarından biri yapıyor.

Serinin en önemli iki oyuncusu Kobe ve Durant şüphesiz ki. Kobe'nin bu arenada(playofflar) ne kadar tecrübeli olduğundan bahsetmeye gerek yok sanırım... Durant ise kariyerinin ilk play off serisine çıkıyor hem de takımının lideri olarak. Büyük ihtimalle bu onda biraz baskı oluşturacak, ama sakin olmayı başarabilip her zaman yaptığı işleri yaparsa bize gerçekten zevkli bir seri izletir. İşin savunma tarafına bakarsak Kobe'yi Thabo Sefolosha savunmaya çalışabilir (zira Durant'ın hem savunmada Kobe ile uğraşması hem de hücum Lakers savunması ile uğraşması verimini düşürür bence) he ne kadar başarılı olur orası muamma tabi... Diğer yanda ise Durant'ın karşısında durmaya aday daha çok isim var; bunların başında da Artest geliyor... Onun yanı sıra işler çığırından çıkarsa Kobe'nin de nasıl savunma yapabileceğini hatırlatmama gerek yok sanırım... Tabi serinin diğer bir önemli noktası da oyun kurucular ki bence OKC'nin daha ağır bastığı tek nokta da bu... (Sefolosha-Westbrook-James Harden vs Derek Fisher-Farmar-Vujacic) Pota altına gelirsek tartışmaya bile gerek yok, Bynum(döneceği söyleniyor playofflarda), Gasol ve Odom'a karşılık Krstic, Collison ve Ibeka'nın pek fazla şansı yok...

İki takım arasında normal sezonda oynanan 4 maçın 3 ünü Lakers kazanmış. Bu maçlarda sezonun sayı kralı Durant'ı 25 sayı civarında tutmayı başarmış Lakers (ki yaklaşık 30 sayı atıyor maç başına Durant)...Kobe ise 4 maçta ortalama 27 sayı ile oynamış (birinde 40 atmış hatta)... Bütün bu verilere ve gidişhat baktığımızda serinin en fazla 6 maç süreceğini söylemek yanlış olmaz herhalde... ama tam skor tahmini yapmam gerekirse 4-1 Lakers diyorum ben ...

Bir de bu seri ile ilgili yazımı sonlandırmadan önce geçen günlerde basına yansıyan bir haberi paylaşayım sizlerle, Zen Master Phil Jackson, Durant'a bebek muamelesi yapıldığını ve çok kolay faüller çalındığını söylemiş.. Kevin Durant'ın cevabı ise, abi koskaca Phil Jackson'un sen ya ayıp oluyor böyle şeyler söylemen tadında olmuş...Açıkçası ben de Durant'a katılıyorum, Phil abiye hiç yakıştıramadım bu söylemi özellikle de rakip oldukları belli olduktan sonra bunu söylemesi seride hakemleri etkilemeye yönelik kokan hareketler gibi geldi bana... Hayır Türkiye'deki spor külübü başkanlarının derbi öncesi demeçlerine benzemiş ben ona yanıyorum...
Read more
0

Orlando Magic Vs. Charlotte Bobcats

Doğu'nun İkincisi ve geçen senin finalisti Orlando, yılın süpriz ekiplerinden Majesteleri'nin satın aldığı Bobcats ile karşılaşacak. Bu cümleden bile aslında serinin nasıl sonuçlanacağı çok belli.

Orlando geçen sene final oynayarak beklentilerin üstüne çıkmıştı. Özellikle Hidayet'in ve Howard'ın performansları üst düzeydi. Bu sezon başında Hido'yu gönderip Carter'ı takıma katan yönetimin bu kumarı şimdilik tutmuş gibi gözüküyor. Bobcats cephesinde ise takımın hisselerinin çoğunu satın alan Jordan, seneye büyük bir yapılanmaya gidecek gibi duruyor. Koç Larry Brown'ın başka takımlarla görüşmesine izin veren efsane oyuncunun aklında belli ki antrenörlük için aklında bir isim var (Pippen olmasın?).

Charlotte, buraya kadar bu sene ilk kez All-Star seçilen Gerald Wallace ve hırçın adam Stephen Jackson'ın omuzları üzerinde geldi. Çoğu maçta skor yükünü bu ikili çekti. Zaman zaman bu ikiliye Raymond Felton, Raja Bell ve Boris Diaw eşlik ettiler. Genelde çok dağınık bir oyun yapısına sahip Chatlotte. Savunmada Wallace, Bell ve Diaw çok etkili işler yapıyorlar. Bir de bu isimlere bir türlü beklenilen patlamayı yıllardır gerçekleştiremeyen Tyson Chandler eklendiği zaman düzenli bir yapı gibi gözüküyorlar. Ama bu her zaman gerçekleşmiyor tabii ki. Kenarda ise Dj Augustin, Nazr Mohammed, Larrt Hughes gibi isimleri var. Kağıt üstünde baktığımızda etkili bir takım gibi gözükse de aslında o birlikteliği pek sağlayabilen bir ekip değil. Çünkü Stephen Jackson her an her takımı karıştırabilecek bir oyuncu. Gerald Wallece da çok uslu bir oyuncu sayılmaz. Bu yüzden takım olma sorunları var.

Orlando'da ise sezon başında oynanan kumar tuttu ve Doğu ikincisi olarak kapadılar normal sezonu. Sezon başında Rashard Lewis'in sakatlığı ile başladılar. Bu bölge için Matt Barnes ve Ryan Anderson'a sahip olan Orlando, bu oyuncuların sırıtmaması ile sezona iyi bir başlangıç yaptı. Daha sonra Carter'ın kısa süreli sakatlıkları ile uğraşsalar da, kadro derinlikleri bocalamalarına izin vermedi. Skoru paylaşan bir takım gibi gözüken Orlando'da, en etkili hücum silahları Dwight Howard ve Vince Carter. Rashard Lewis ise uzun mesafeli atışlarla arkadaşlarına yardımcı olmakta çekinmeyen bir oyuncu. Jameer Nelson beklenen seviyeye çıkamasa da, ara verdikten sonra basketbola geri dönen Jason Williams beklenenden fazla katkı yaptı takıma. Kenardan gelen Mickael Pietrus, J.J. Reddick ve Ryan Anderson da müthiş katkılar yaptı sezon boyunca. Bakıldığında pota altında Dwight Howard-Brandon Bass-Marcin Gortat üçlüsü ile çok güçlü duruyor Magic. 1 içerde-4 dışarda hücum dizilişi için Nelson-Lewis-Carter-Barnes-Pietrus gibi uzun mesafe şutörlerine sahip Orlando yine NBA finali için en büyük adaylardan biri.

Bu iki takım arasında oynanan normal sezon maçlarına bakacak olursak, 3-1 Orlando üstünlüğü gözüküyor. Charlotte'a karşı en skorer Magic ise Carter olmuş. Bobcats'de ise Orlando potalarına en çok sayı bırakan isim Stephen Jackson.

Bu serinin kilit isimleri Stephen Jackson, Gerald Wallace, Vince Carter ve Dwight Howard. Kilit eşleşmeler ise Stephen Jackson-Vince Carter ve Raymond Felton-Jameer Nelson. Orlando benchten her maçta müthiş katkı alan bir takım. Bobcats'de ise bench katkısı inişli çıkışlı gözüküyor. Tecrübeli oyuncularını iyi kullanması lazım Charlotte'nin yoksa az olan şansını da kaybeder. Orlando ise kendinden emin bir şekilde çıkacaktır parkeye.

Son olarak, seri sonu için tahmin yapayım. Bobcats'in süpürülmesi bir süpriz olmaz tabii ki. Ama ben bir şans veriyorum onlara ve evlerinde bir maç kazanabileceklerini düşünüyorum. 4-1...
Read more
3

Atlanta Hawks Vs. Milwaukee Bucks

Sezonun en iyi çıkış yapan takımlarından ikisinin karşılaşacağı seri çok da süprize yer bırakmayacak gibi duruyor. Bucks harikülade bir sezon geçirdi bana kalırsa eğer Bogut sakatlanmasaydı Doğu'yu 5. sırada bitirmeleri içten bile değildi. Hawks ise geçen sene yakaladığı çizgiyi korudu va hatta bir basamak da yükselterek sezonu Celtics'in önünde 3. tamamladı.

Seiye gelirsek; anlaşıldığı üzere Bogut'u play off'larda takımı ile sahada izleyemeceğiz. Atlanta ise sezonun sonuna doğru çok bir çıkış yakaladı ve play off'lara çok formda giriyor. Bu koşullar altında Hawks'ın Bucks'ı en fazla beş maçta geçeceği tahminini yapmak süpriz olmaz.

Baktığımız zaman Bucks play off'a kalan takımlar arasında ofansif anlamda en zayıf olanı, bunun yanına bir de takımın önemli skor opsiyonlarından olan Bogut'un yokluğunu ekleyince durum daha da vahim hale geliyor. Gerçi Hawks da defansif anlamda ligi domine edecek bir performans sergilemedi ama yine de Milwaukee'nin bu zayıf ofansif gücü onlara pek sorun çıkartabilecekmiş gibi gelmiyor..Bogut'tan çok söz ettim biliyorum ama bu sezon Bucks'ı her iki alanda da sırtlayan en önemli oyuncu olduğunu göz önüne alırsak, Milwaukee savunması da onun eksikliğini çok derinden hisseder ve Hawks hücumları karşısında büyük problemler yaşar bence.

Serinin sonucu hakkında daha net bir fikir elde etmek için normal sezonda oynanan maçlara baktım bu yazıyı yazarken, oynanan 3 maçtan 2 sini Hawks kazanırken bu maçların kilit oyuncuları Joe Johnson ve John Salmons olmuş. Bu maçlarda Bucks'ın Joe Johnson'a eşleşme bulmakta zorlandığı da görülmüş. Diğer tarafta ise Salmons'ın, normal sezon maçlarındaki performans her ne kadar etkileyici olsa da (Atlanta'ya karşı 3 maçta ortalama 31 sayı) play off'ların sert atmosferini kaldıramacağını düşünüyorum. Yani serinin kaderi de muhtemelen bu iki oyuncunun performanslarına bağlı olarak belirlenecek gibi duruyor ama benim açık ara favorim Joe Johnson ve Atlanta Hawks... Bu ikilinin yanı sıra Marvin Williams(ATL) ve Carlos Delfino(MIL) seride önemli roller alabilecek diğer oyuncular. Net bir skor tahmini gerekirse 4-1 Hawks diyorum ben...

Ve bitirmeden bir paragraf da Ersan için açalım. Sezon boyunca çok iyi maçlar çıkarsa da bir türlü istikrarı bulamayan milli oyuncumuzun play off'larda iyi bir performans sergileyeceğine inanıyorum. Zira bizim bildiğimiz ve tanıdığımız Ersan bu tip zorluk düzeyi yüksek ve sert geçen maçları sever...
Read more
1

Denver Nuggets Vs. Utah Jazz

Sezona çok iyi başlayan ve uzun süre Lakers'ın ardından Batı Konferansında 2. sırada yer alan Nuggets, George Karl'ın gırtlak kanserine yakalanması ve Kenyon Martin'in ağır bir sakatlık geçirmesiyle sarsıldı. Utah ise Carlos Boozer ve Deron Williams önderliğinde başarılı bir sezon geçirdi onlara ligin sonlarına doğru Mehmet Okur'un da destek vermesiyle Jazz oldukça iddialı bir takım hâline geldi. Bence ilk turdaki en çekişmeli ve sonucu tahmin edilmesi en zor seri bu olacak.

Bu serinin en önemli noktalarından biri George Karl'ın sağlık durumu, kimi kaynaklara göre ilk turda takımının başında yer alacağı belirtilse de, daha önce çıkan haberlerde Karl'ın yetişmesinin zor olduğu yününde bilgiler vardı. Bunun yanı sıra Kenyon Martin'in ne kadar sağlıklı bir biçimde geri dönececği de Denver açısından önemli bir nokta. Utah Jazz'da ise sezonun son maçında sakatlığı sebebiyle oynatılmayan Boozer dışında bir eksik yok play off'a girerken, zaten onun da sakatlığının çok ciddi olmadığı ve Denver karşısında takımındaki yerini alacağı konuşuluyor.

İki takımda hücum yönünden gerçekten ligin elit takımları arasında, birden çok skor opsiyonları var... Denver'da Billups, Melo, K.Martin gibi isimler hücum yükünü büyük ölçüde sırtlarken, Utah'da D.Williams, Boozer ve son zamanların en formda isimlerinden Memo bu işi yapıyor. Bence serinin en önemli aktörleri oyun kurucular olacak; yılların tecrübesi Billups ile yeni nesilin en eyi pg'lerinden Deron Williams'ın takımlarının dümenlerini nasıl tutacağı birçok yönden belirleyici olacak. Pota altına geldiğimiz zaman ise iki takımda gerçekten iyi bu alanda... Bir tarafta Nene-K-mart-C.Andersen diğer tarafta ise Memo-Boozer-Millsap üçlüsü birbirlerine üstünlük kurmaya çalışacaklar... Ayrıca benchten gelen oyuncular da (J.R smith, Millsap, Andersen, Korver gibi...) serinin gidişhatında fark yaratabilecek potansiyelde oyuncular...

İki takım arasında normal sezonda oynanan maçlarda 3-1 Nuggets üstünlüğü bulunuyor. Bu maçların dördünde de oynayan Deron Williams 20 sayı üzerinde bir ortalama yakalarken, sadece iki maçta yer alabilen Melo maç başına 30 sayının üstünde bir performans sergiledi... Burada bence kilit nokta AK47'nin Melo savunmasında ne kadar başarılı olabileceği...

Net bir tahmin yapmak gerçekten çok zor olsada, bu seri ile söyleyebileceğim tek şey 7 maça uzamasının süpriz olmayacağı. Nuggets, eğer sağlıklı bir George Karl ile seriye girebilirse ev sahibi avantajını kullanarak Jazz'ı geçer gibi geliyor bana tabi Kenyon Martin'in de sakatlığını ne derece atlattoğı ve play off'ların sert ortamına ne kadar hazır olduğu da önemli bir nokta... Ama aksi takdirde Jerry Sloan'ın Utah'ı deplasmanda bir maç kazanır ve seriyi geçer... Gerçekten çok keyifli bir seri bizi bekliyor...
Read more
0

Cleveland Cavaliers Vs. Chicago Bulls


Tüm ligin ve Doğu'nun lideri, Jordan sonrası irtifa kaybeden Bulls ile oynayacak Playoff ilk turunda. İlk bakıldığında sonucun ne olacağını söylemek zor değil aslında. Ama bence çekişmeli bir seri olacak. Bulls, Toronto'nun krizler yüzünden gerilemesini iyi değerlendirdi ve son 2 maç kala 8.liğe oturup, son maçları da kazanıp Playoff'a girdi. Bunda en büyük pay sahibi iki isim Derrick Rose ve Mike Brown(!) oldu. Lebron James'in, Cavs'in liderliğini garantilediği dönemde dinleme isteğini Toronto maçında değil de Chicago maçında değerlendirince Mike Brown rakibini seçmişti.

Ben koç olsam karşımda Raptors'ı isterim açıkçası. Bosh ve Hidayet krizleri ile yıpranmış, pota altı pamuk gibi olan bir takım duruyor orda. Ama o Derrick Rose etrafında toplanmış, istediği zaman sert savunma yapabilen bir takımı tercih etti. Bir bildiği vardır deyip incelememize devam edelim.

Cavs cephesinde son maçlarda dinlenmiş bir Lebron görüyoruz. Bunun ne kadar iyi ve ya kötü olduğu tartışılır bence. Dinlemesi gerekliydi ama en azından iki maçta bir oynayabilirdi. Çünkü hazır olması gerekir bence. Gerçi King James'den bahsediyosak o her zaman hazırdır basketbol oynamaya. Mo Williams faktörüne göz atalım. Lebron'un yokluğunda topu en çok kullanan oyuncuların başında geliyor skorer oyun kurucu. Şut yüzdesi yüksek. Karşısında Derrick Rose'u bulacak. Genç ve kendisinden daha atlet bir oyuncuyu yani. Savunmada ve hücumda zorlanacağını düşünüyorum ben. Lebron'un karşısında ise kendisinden daha uzun, çok uzun kollara sahip ve bunun avantajını kullanabilen bir Luol Deng olucak. Bu eşleşme gerçekten ilgi çekici. 2 numara pozisyonunda ise bir türlü istikrar yakalayamamış ve beklenen patlamayı gerçekleştirememiş Kirk Hinrich ile, Avrupa basketbolundan gelen iyi savunma yapan ve atletik olan Anthony Parker var. Parker savunmada ağır bassa da, hücumda Hinrich etkili gözüküyor. Power forvet pozisyonunda genç Taj Gibson, tecrübeli Antawn Jamison ile karşılaşacak. Jamison ağır basıyor sanki tecrübesi ile. Pivot pozisyonunda ise Bulls avantajlı bence. Joakhim Noah buraya çok hırslı ve istekli geldi. Cavs ise sezon içinde pivot pozisyonunda çok sıkıntı çekti. Jamison'ı takıma kattıkları takas ile Big-Z'yi gönderdiler, fakat ardından Shaq sakatlandı. Varajeo ve Hickson ile o bölgeyi doldurmaya çalıştılar ama zorlandılar. Ilgauskas geri dönse bile hazır değil. Shaq ise sakatlıktan nasıl dönecek çok büyük soru işareti.

Pozisyon olarak değerlendirdim biraz. Şimdi işin saha içi kısmına gelelim. Bulls çok moralli bir şekilde geliyor bu seriye. Son 3 maçında Raptors, Boston ve Bobcats karşısında üstüste galibiyet aldılar. Derrick Rose çok formda. Geçen sezon Playoff ilk turunda Boston'a karşı neler yaptığını hatırlamayan yoktur herhalde. Playoff'larda inanılmaz performanslar gösterdi Rose. Bu sene de aynı performansı gösterirse eğer, King James'in canı sıkılacak gibi gözüküyor. Pota altında eğer hazır bir Shaq yoksa, Noah özellikle savunması ile üstünlük kuracaktır ve ribauntları domine edecektir. Cavs cephesinde ise, James'in oynamadığı maçlarda galibiyet alamadılar. Gazozuna oynadılar maçlarını ama bu Cavs'in Lebron'suz maç kazanamadığının bir göstergesi olarak algılanabilir. Kolay sakatlanacak bir oyuncu değil Lebron ama, diğer oyuncuların moralleri açısından pek güzel bir durum olmasa gerek.

Sezon içinde oynanan maçlara bakarsak, Chicago cephesinde Derrick Rose oynanan 4 maçın 3'ünde görev almış ve 17 sayı ortalaması ile takımının Cavs karşısındaki en skorer ismi olmuş. Fakat en son oynanan ve James'in dinlendirildiği ilk maçta 24 sayı kaydetmiş. Cavs'in Bulls karşısında oynadığı maçlarda ise en skorer ismi Lebron olmuş. Rose gibi 4 maçın 3'ünde forma giymiş ve 25,6 sayı ortalaması tutturmuş. Oynanan 4 maçta 2-2'lik eşitlik var ama son maçta Cavs'in öylesine sahaya çıktığını göz önünde bulundurmakta fayda var. Yani skor için Rose'u ve Lebron'u takip etmemiz gerekiyor.

Bu serinin kaderini Rose'un performansı ve Cavs'in pota altı oyuncularının formu belirleyecek gibi duruyor. Lebron James'in performansından şüphem yok zaten. Luol Deng'in uzun kollarını geçebilmek için mutlaka bir silahı vardır onun. Bulls'un Rose'a destek verebilecek bir kaç oyuncuya ihtiyacı var. Eğer bu oyuncuları saha içinde bulabilirlerse güzel bir seri izleriz. Ama Rose tek başına kalırsa... King James kapar ve kaçar.

Bence seri Mike Brown'ın da beklediği gibi Cavs açısından çok kolay geçmeyecek. Cavs'in turu geçeceğini ama Bulls'un en az 2 maç kazanacağını düşünüyorum. Tahminim 4-2 Cleveland.
Read more
0

Sezonun En Güzel Anları...

nba.com bizim için güzel bir video oluşturmuş. Sezonun en iyi oyunları olarak. Ben de sizinle paylaşmak istedim...

Read more
1

T-Mac Bırakıyor mu?

NBA kariyerine "Vinsanity"nin kuzeni olarak başlayan, daha sonra da NBA'de üstüste sayı kralı olmasına rağmen takımını en dipten çıkaramayan bir oyuncu Tracy McGrady... Hep kazanma arzusundan yoksun bir oyuncu olmasıyla ve bencil olmakla suçlandı. Panyadan alıp potaya vurduğu smaçlarla kendi kendine alley-oop yapamayı öğretti bu lige. Aslında bu hareketi bile ne kadar bencil olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

31 yaşındaki oyuncu, Houston Rockets'a gittiğinde big-man Yao Ming ile Batı'nın dominant 2-5 uyumunu yakalaması bekleniyordu Kobe-Shaq ikilisi gibi. Gerçi Kobe ve Shaq için ikili demek doğru olmaz ama, T-Mac ve Yao sakatlıklardan dolayı pek bu beklentileri karşılayamadılar.

Bu sezon ise, üçlü bir takas ile Knicks yolunu tuttu skorer oyuncu. Ama New York koçu, ki benim en çok sevdiğim koçtur kendileri, Mike D'antoni ile pek yıldızı barışmadı. Normal sezonun sonlarına doğru "Air Canada" cephesinden gelen bir haber beni çok heyecanlandırmış ve sevindirmişti. Carter dedi ki "Tracy Orlando'da oynamaya yakın. ".

Ama T-Mac benim gibi hayranlarını üzecek bir açıklama yapmış. Demiş ki bu sene son yılım olabilir parkelerde... Son iki sezonun çok büyük bir bölümünü kaçıran oyuncu, basketbol oynamak için kendisini hazır hissetmiyormuş.

Carter ile birlikte Orlando'da daha olgun bir oyun oynayacağanı ve o hücum setine çok iyi oturacağını düşündüğüm oyuncu, bu açıklaması ile beni yerle bir etti . Gerçi sözlerine bu yaz çok fazla çalışacağını eklemiş. Eğer kendini hazır hissederse oynamaya da devam edecekmiş. Umarım ki bu yazı çok iyi geçirir T-Mac ve Orlando ve ya başka bir takım formasıyla O'nu tekrar parkelerde özlediğimiz eski McGrady gibi izleriz...
Read more
0

14 Nisan 2010 / Top 10

Read more
0

Eddi Jordan Kovuldu !!


Sezonu 27-55 gibi beklentilerin çok altında bir galibiyet sayısı ile bitiren 76ers da , koç Eddie Jordan'ın bugün takım yetkilileri ile görüşmesinin ardından işine son verildiği belirtildi.

Sezon boyu 76ers taraftarını mutlu edemeyen Eddie Jordan'dan boşalan koçluk görevine gelebilecek isimler arasında gösterilen Larry Brown ise yeniden Philadelphia'ya dönmeye sıcak baktığı yönündeki haberleri yalanlamış...

Önümüzdeki sezon koç koltuğunda kimin oturacağını ilerleyen günlerde öğreneceğiz.. Umarım 76ers'ı eski güzel günlerine tekrar taşıyabilecek bir isim olur..
Read more
0

Pacers Indiana'dan taşınıyor mu ?


Conseco Fieldhouse sadece 11 yıllık bir salon olmasına rağmen Pacers'a mali açıdan büyük baş ağrısı vermeye başlamış. Indianapolis Stars gazetesine göre eğer Indianapolis şehri masraflara ortak olmaz ise Pacers'ın başka bir şehre taşınabileceği de gelen duyumlar arasındaymış.

Pacers'ın sahibi Herb Simon, salonun yıllık 15 milyon $ kadar bir gideri olduğunu, bu ücreti karşılayarak salonu iyi bir şekilde tutmanın takım için gün geçtikçe zor hale geldiğini belirtmiş.

Pacers yetkilileri bir süredir şehrin salonun masraflarına ortak olması için çaba gösteriyormuş fakat bu kez ciddi bir ultimatom vererek 30 haziran'a kadar bu sorunun hallolmaması durumunda başka bir şehre taşınabileceklerini belirtmişler..
Read more
0

Play Off Tablosu belli oldu!!!

Normal sezonun bitmesiyle Playoff tablosu da nihai şeklini aldı;
Batı Konferansında 1.liği uzun zaman önce garantileyen Lakers'ın rakibi, sezonun flaş ekiplerinden olan Oklahoma City Thunder oldu...

Sezonu Batı 2. si olarak tamamlayan Dallas Mavericks'in rakibi ise San Antonio Spurs oldu... Ben her zaman bu iki takımın serilerini izlemekten keyif almışımdır. Umarım bu sene de güzel bir seri izletirler bize...

Batı'da 3. Phoenix Portland ile eşleşirken, 4. Denver Nuggets Utah Jazz ile eşleşti...

Doğu'da ise Cleveland rakibini seçmişti günler önce hatırlayacağınız üzere, Bulls maçında Lebron'u dinlendirip onlara Playoff yolunda önemli bir destek vermişlerdi. Ve beklenen oldu ilk turda Cavs, Bulls ile eşleşti...

2. sırada yer alan Orlando Magic ise Jordan'ın yeni takımı Bobcats ile eşleşti..3. Atlanta Bogut'suz Milwaukee ile, 4. Boston'da Wade'in Miami'si ile eşleşti..

Seriler hakkında ayrıntılı inceleme ve yorumlarımızı önümüzdeki günlerde yapacağız...
Read more
0

14 NİSAN / NBA'de dün gece..


Dün gece NBA'de 14 maç oynandı ve normal sezon bu maçlarla sona erdi...

Atlanta Hawks - Cleveland Cavaliers 99-83
Boston Celtics - Milwaukee Bucks 95-106

Charlotte Bobcats - Chicago Bulls 89-98

Dallas Mavericks - San Antonio Spurs 96-89

Houston Rockets - New Orleans Hornets 115-123

Miami Heat - New Jersey Nets 94-86
Minnesota Timberwolves - Detroit Pistons 98-103

Oklahoma City Thunder - Memphis Grizzlies 114-105
Orlando Magic - Philadelphia 76ers 125-111
Toronto Raptors - New York Knicks 131-113
Washington Wizards - Indiana Pacers 98-97

L.A. Clippers - L.A. Lakers 107-91
Portland Trail Blazers - Golden State Warriors 116-122
Utah Jazz - Phoenix Suns 86-100


Memo Utah'ı kurtaramadı

Kendi evinde Phoenix Suns'ı ağırlayan Utah maçı 100-86 kaybederek, sezonu Batı Konferansı 5. olarak tamamladı. Suns ise 3. sıraya yükselerek play off ilk turunda Portland ile eşleşti... Phoenix bu maçta benchinden tam 50 sayı katkı alırken, Amare 20 sayı ile takımının en skorer oyuncusu oldu... Utah cephesinde ise 24 sayı 6 asist üreten Deron Williams ve 21 sayı 11 ribaund ile double double yapan Milli oyuncumuz Mehmet Okur'un çabaları galibiyet için yeterli olmadı...


Texas derbisinde gülen Dallas

Dallas Mavericks'in kendi evinde San Antonio Spurs'u ağırladığı maçta gülen taraf 96-89 luk skorla Mavs oldu...Dallas'da 20 sayı üreten Caron Butler ve 19 sayı 5 asistle oynayan Dirk Nowitzki galibiyetin mimarları oldular. Spurs cephesinde ise 27 sayı 23 ribaund ile hayvani bir gece geçiren çaylak DeJuan Blair'in çabası yeterli olmadı... Bu skorla Dallas sezonu 2. sırada tamamlarken Spurs ise 7. sırada kaldı. Bu da demektir ki bizi bekleyen çok eğlenceli bir Mavs-Spurs serisi var önümüzde...


Chicago işi riske etmedi

Chicago elindekinin kıymetini Toronto'dan daha iyi bildi ve deplasmanda Charlotte Bobcats'i 98-89 yenerek play off'lara kalmayı başardı... Maçın yıldızı 27 sayı 5 asistle Rose olurken, Noah 21 sayı 13 ribaund ile onun en büyük yardımcısı oldu... Bu skorla Bulls 8. sıradan playoff'lara kalırken, Bobcats 7. sırada kaldı...


Son pişmanlık neye yarar

Uzun süre Doğu'nun 8. sırasında yer almasına karşın Chicago ile oynadığı maçı kaybederek yerini kaptıran Raptors sezonun son maçında New York Knicks'i 131-113 yendi. Maçın en skorer oyuncusu 28 sayı ile Knicks guardı Bill Walker olurken, 24'er sayı kaydeden Bargnani ve DeRozan Raptors'a galibiyeti getiren isimler oldular. Hedo ise 19 dakika süre aldığı maçta 5 sayı 3 asist üretebildi...

Gecenin diğer maçlarında ise dikkatimi çeken iki şey var biri; Boston-Milwaukee maçında Ersan'ın 18 dakika'da 5/7 şut yüzdesiyle 15 sayı kaydetmesi... Diğeri ise Kevin Durant'ın Grizlies karşısında 31 sayı üreterek ligi sayı kralı olarak bitirmesi... Bunların dışında kalan herşey formalite tadındaydı zaten...
Read more
0

14 Nisan 2010 / Top 5

Read more
5

SEZONUN EN BÜYÜK HAYAL KIRIKLIKLARI


Geçen gün haberlere bakarken NBA'de bu sezonun en büyük hayalkırıklıkları başlığı altında bizim Hido'nun resmini gördüm. NBA yorumcusu Adrian Wojinowski abimizin Hido ve diğerleri hakkında yaptığı yorumları dinledim. İşte ordan aklımda kalan bazı satırbaşlarını kendi yorumlarımı da katarak sizlerle payşacağım;

Hidayet Türkoğlu; Şüphesiz ki sezonun en büyük hayalkırıklığı demiş kendisi Hido için, haksız da değil hani. Orlando da geçirdiği son sezonu göz önüne alırsak bu sene ondan beklentiler daha farklıydı. Yıldızımızın Bosh'a playoff yolunda yardım etmesi ve hatta sezon sonunda yeni bir kontrata imza atması için onu şevklendirmesi bekleniyordu. Ama beklenen olmadı, Hido bir türlü Toronto sistemi içinde yerini bulamadı. Stan Van Gundy'nin sisteminde büyük bir role sahip olmasına karşın Kanada'ya geldiğinden beri sıradan bir NBA oyuncusu görünümüne büründü. Ayrıca işlerin kötü gittiği dönemde de hem taraftarlar hem de medya tarafından günah keçisi ilan edilerek ilk beşteki yerini ve tüm moral motivasyonunu kaybetti. Yine abimizin öngörüsüne göre Hido ve Toronto bu kontrattan sonra birbirlerine sıkışıp kalmış durumdalar. Ama yine de kimbilir seneye muhtemelen Bosh'un yer almayacağı Raptors takımında daha fazla sorumluluk alarak kendine gelebilir. En azından ben öyle olmasını umuyorum..

Richard Jefferson; New Jersey yıllarında final oynayan kadronun en önemli parçalarından biriydi, atletizmi ve skorer oyunu ile birçok insanı kendine hayran bırakmıştı. Ama sanırım bu Jason Kidd yanılsama imiş. Sezon başında Milwaukee'den Spurs'e gelen All star forvet bekleneni karşılamaktan çok uzak; çaylak yılını saymazsak kariyerinin en düşük sayı ortaması ile (12.3) oynayan Jefferson için playofflarda halen kendini kanıtlama fırsatı var. Ama alınan duyumlara göre koç Greg Poppovich ile anlaşamayan Richard Jefferson'un bir çok kötü huyu varmış... Artık içki midir, kumar mıdır orasını bilemem...

Antonio McDyess; Sezon başında Detroit'ten San Antonio'ya gelen veteran oyuncudan eski All star günlerindeki performansını beklemiyordu zaten kimse. Onun tecrübesi ile takıma katkı yapmasını ve aldığı sürede sahada varlığını hissetirmesi bekleniyordu... Lakin olmadı, Mcdyess bu sezon ortalama 21 dakika süre alırken 5.8 sayı ve 5.8 ribaund ortalamaları tutturabildi...

Rasheed Wallace; Detroit'in 2. bad boys döneminin belki de en "bad" olanıydı... Geçen sezon Detroit ile sözleşme yenilemeyen Rasheed bu sezonun başında Boston yolunu tuttu. Muhtemelen kariyerinin son günlerinde bir şampiyonluk yüzüğü daha hayal ediyordu... Ama şu ana kadar ki performansı onu şampiyonluk hedefleyen bir takımda önemli katkılar yapan bir adam yapmaya yetmedi... Aslında Rasheed'i uzun uzun anlatmaya gerek yok yine de kendine bakmadığını ve maç seçtiğini söylemek gerekir (sanki bilmeyen varmış gibi)... Fakat onun da önünde kendisini gösterebilmesi için hala zaman var... Playoff'larda muhtemel bir Magic eşleşmesinde Howard savunması ile "ben daha ölmedim" mesajı verebilir diye umuyoruz..

Ben Gordon; Detroit sezon başında Stuckey çevresinde yeni bir yapılanmaya giderken, salary cap'inde de güzel boşluklar açmıştı ve herkes bunu 2010 yılında serbest kalacak yıldızlardan birini kapmak için yaptıklarını düşündü ama yanıldılar. Pistons Ben Gordon'a yıllık 11 milyon $ lık bir kontrat vererek büyük bir kumar oynadı... Her ne kadar sezona fena başlamasa da Ben Gordon yaşadığı sakatlıktan sonra kendini toparlayamadı. Chicago günlerindeki agresifliğinden eser kalmayan gardın önümüzdeki sezonu sağlıklı ve başarılı bir şekilde geçirerek yaşananları unutturma şansı var...

Charlie Villanueva; Detroit'in bu sezon oynadığı ikinci kumar namı diğer Charlie V. fakat o da şu ana dek pek tutmuşa benzemiyor Pota altında iyi bir savaşçı olması onu bildiğimiz alıştığımız Pistons tarzında iyi işler yapabilecek bir oyuncu haline getirsede. Bu sezon ki 12 sayı , 4.7 ribaund ortalamaları şu ana kadar kariyerindeki ki en düşük rakamlar...

Bu bahsettiğimiz oyuncular önümüzdeki sezon bizlere yeni sistemlerine alışamadıkları için mi yoksa kontratı alıp yatmayı seçtikleri için mi bu hale düştüklerini gösterecekler diye düşünüyorum...
Read more
0

13 Nisan 2010 / NBA'de Gecenin Maçları

Herkes merakla Playoff resmini görmeyi beklerken, ligde 4 maç oynandı. Sonuçlar şöyle:

Chicago Bulls: 101 - Boston Celtics: 93
Golden State Warriors: 94 - Utah Jazz: 103
Sacramento Kings: 100 - Los Angeles Lakers: 106
Denver Nuggets: 101 - Phoenix Suns: 123

Memo Jaz Yaptı

Geceyi Golden State deplasmanında geçiren Utah Jazz, 9 sayı farkla galibiyete gitmeyi başardı. Özellikle ikinci yarıdaki etkili oyunuyla sonuca giden Utah'da, 6 farklı isim çift haneli skorlar üretti. Temsilcimiz Mehmet Okur ise 23 sayı ile sahanın en skorer ismi oldu. 23 sayının yanında 7 de ribaunt alan yıldız pivot, 9/15 gibi iyi bir şut yüzdesi ile oynadı. Memo'nun yanında Deron Willims 16 sayı-5 ribaunt-4 asist-2 top çalma-3 blok ile. C.J. Miles ise 16 sayı-7 ribaunt-3 asist-2 top çalma ile galibiyette büyük pay sahibi oldular. Sahaya sakatlıklarda dolayı 7 kişi ile çıkan Warriors'da ise kenardan Devean George 21 sayı-5 ribaunt-3 top çalma ile takımının en skorer ismi olurken 5/6 üçlük yüzdesi ile oynadı. Bu skor ile Utah, Denver'ı geçerek Batı'da 3.lüğe yerleşti.

Chicago'dan Playoff Yürüyüşü

Uzun süre Toronto'yu sinsi sinsi takip eden Bulls, Raptor's deplasmanda yenince Playoff resmine 8. sıradan girmişlerdi. Dün gece de kendi evlerinde Doğu'nun en güçlü ekiplerden olan Boston'ı yenerek Playoff'ları istediklerini gösterdiler. Derrick Rose 39 sayı-5 ribaunt-7 asist-3 blok ile gecenin canavar performansını sergilerken takımını galibiyete taşıdı ve "Playoff'lara hazırım" mesajını "Lebron ve Dadaşlar'a" gönderdi. Ayrıca Kirk Hinrich 30 sayı-4 ribaunt-5 asist ile Rose'a eşlik etti. Joakhim Noah ise 9 sayı-16 ribaunt ile görevini yerine getirdi. Boston cephesinde ise Paul Pierce 28, Ray Allen 25 sayı ile oynadılar.

Ama Bulls'da tartışılan başka bir konu vardı. Jordan'lı dönemin oyun kurucusu ve Bulls Genel Menajeri John Paxton ile koç Vinnie Del Negro büyük bir tartışma yaşadılar. Bu tartışmanın sebebi Joakhim Noah oldu. 30 Mart'ta oynanan Phoenix maçı öncesi Paxton, Noah'ın sakatlıktan yeni kurtulduğunu ve Playoff öncesi dinlendirilmesi gerektiğini söylerken, Del Negro genç pivota 27 dakika süre verince ipler gerildi. Paxson'ın, Del Negro'nun kravatından çekip bağırdığı ve göğsüne yumruk attığı söylendi. Koç, Boston maçından sonra bu olayın sorulması karşısında tartıştıklarını kabul etti. Paxson ise sessizliğini koruyor. Son maçlarını kazanıp Playoff'a girme eşiğindeyken Amerika basınının 15 gün önce yaşanmış bu olay ile spekülasyon oluşturması pek affedilecek bir olay olmasa gerek.

Phoenix, Denver'ı Altına Aldı

Batı'da yer kapma savaşında dün gece önemli bir maç vardı. Phoenix evinde ağırladığı Nuggets' yenerek üstlerine çıkmayı başardı. Kenardan müthiş katkı alan Suns'da, Amare Stoudamire 26 sayı-8 ribaunt-2 asist ile takımının en skorer ismi oldu. Steve Nash 18 sayı-3 ribaunt-10 asist ile double-double yaparken, JasonRichardson 14 sayı-7 ribauntluk performans sergiledi. Denver'da ise Carmelo 29 sayı ile maçın en skorer ismi olurken, Chaunsey Billups'ın 16 sayılık katkısı mağlubiyeti engelleyemedi.

... ve sezonun bitimine 1 gün kaldı...
Read more
0

Zach Randolph has a dream !!


Sezon sonunda sınırlı serbest oyuncu olacak olan Zach Randolph'un sözleşmesini uzatmak istediği fan sayfalarında konuşulmaya başlanmış. Bu sezon Grizzlies forması ile 80 maça çıkan Randolph 20.8 sayı 11.8 ribaund gibi etkileyici istatistikler yakaladı. Bunun yanında All star olma başarısı da gösteren ve pf pozisyonunda oynayan Randolph için bu istatistikler de çok da yabancı değil aslında. Onun hakkında ki genel yargı problemli bir oyuncu olduğu ve takım kimyasına zarar verdiği yönünde NBA'de... Ama 2009 yılında Memphis'e gelen Randolph bu sezonki hal ve tavırları ile iyiye doğru gittiğini gösteriyor bizlere. Her ne kadar onun bu performansı takımın playoff'a taşımaya yetmese de ilerisi için ümit verici bir görüntü oluşturdu. Bu durumdan destek aldığından dolayı olsa gerek " Burada olmayı seviyorum, takım sahip sahibi ile de konuştum; eğer bana seni sezon sonunda serbest bırakalım ve özgür ol ya da kontratını uzatalım fakat kilit altında burda kal deseler, kilit altında burda kalmayı tercih ederim" şeklinde bir açıklamada bulunmuş...

Fakat bu açıklamasının yanı sıra beyefendilerinin Lakers'ın Pau Gasol'e verdikleri yeni kontrat (3 yıl 57 milyon $) ayarında bir kontrat hayal ettiği dedikoduları da kulislerde dolaşıyormuş... Takım sahibi Heisley'in ise kontrat yenilemekten yana olduğu ancak Randolph'a bu kadar yüksek bir meblağ teklif etmeyeceği de alınan duyumlar arasındaymış...
Read more
2

Roy’dan kötü haber


NBA'de bu sezon sakatlıklardan çok çeken Portland Trail Blazers'a bir kötü haber de All-Star oyuncusu Brandon Roy'dan geldi. Sağ dizinde menisküs yırtığı tespit edilen Roy'un, play-off’larda oynaması tehlikeye girdi.

Brandon Roy, Portland Trail Blazers'ın en önemli oyuncusu. Sezon boyunca ciddi sakatlıklar yaşamasına karşın play-off tablosunun içinde kalmayı başaran Blazers, bu kez de Roy'u kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.

Los Angeles Lakers ile oynanan maçta, sağ dizinde menisküs yırtığı oluştuğu anlaşılan All-Star oyuncunun, play-off’ları kaçırma tehlikesi belirdi. Ancak Roy, sakatlığına karşın forma giymek istiyor. Ameliyat geçirmesi gerektiğini ifade eden Roy, “Doktorlarım forma giymem halinde, durumumum şu an olduğundan daha kötü olamayacağını söyledi. Bu yüzden oynamak istiyorum” diye konuştu.

Brandon Roy,,21.8 sayı ile Trail Blazers'ın bu sezonki en skorer ismi. Sezona büyük umutlarla başlayan Portland, her iki pivotunu da sakatlıklara kurban vermişti. Önce Greg Oden, ardından Joel Przylbilla sezonu kapamıştı. Bu iki ismin açığını Marcus Camby ile dolduran Portland, zorlu Batı Konferansı’nda 6. sırada bulunuyor.
Read more
2

Kobe Sezonu Kapattı!

Los Angeles Lakers'ın yıldız oyuncusu Kobe Bryant, sakatlığı nedeniyle normal sezonun son 2 maçında forma giyemeyecek.

Los Angeles Lakers'ın internet sitesindeki habere göre, parmağındaki sakatlığı nükseden Bryant, play-off'lardan önceki son 2 maçta yer alamayacak. Yılın büyük bölümünü, sakat parmağına rağmen forma giyerek geçiren ve 27 sayı, 5 asist ortalaması tutturan Kobe Bryant, takımının Batı Konferansı'nın lideri olmasına büyük katkı sağlamıştı.

Lakers başantrenörü Phil Jackson da gazetecilere yaptığı açıklamada, ''Kobe'nin buna bir çözüm bulacağını düşünüyorum. Normal sezonun son maçıyla play-off'ların ilk maçı arasında 2-3 gün var. Ritmini bulacağını düşünüyorum'' dedi.
Read more
0

12 Nisan 2010 / Top 10

Read more
0

12 Nisan 2010 / NBA'de Gecenin Maçları

Dün gece NBA'de 11 maç vardı. Sonuçlara göz gezdirecek olursak;

Indiana Pacers: 98 - Orlando Magic: 118
Phidelphia 76ers: 105 - Miami Heat: 107
Detroit Pistons: 97 - Toronto Raptors: 111
New Jersey Nets: 95 - Charlotte Bobcats: 105
New York Knicks: 114 - Washington Wizards: 103
Milwaukee Bucks: 96 - Atlanta Hawks: 104
San Antonio Spurs: 133 - Minnesota Timberwolves: 111
Denver Nuggets: 113 - Memphis Grizzlies: 101
Portland Trail Blazers: 103 - Oklahoma City Thunder:95
Sacramento Kings: 107 - Houston Rockets: 117
Los Angeles Clippers: 94 - Dallas Mavericks: 117

Toronto şansını sürdürdü

Geçen gece Bulls'a mağlup olarak Playoff dışına çıkan Toronto, dün gece kazanarak şansını sürdürdü. Deplasmanda Pistons'ı mağlup ederken, Andre Bargnani 33 sayı, 7 ribaunt ile maçın en skorer ismi oldu. Amir Johnson 26 sayı ile oynarken, temsilcimiz Hidayet Türkoğlu ise 8 sayı-8 ribaunt-4 asist ile oynadı. Detroit cephesinde ise Ben Gordon 24 sayı-6 ribaunt-4 asist, Tayshaun Prince 17 sayı-5 ribaunt-3 asist ile mağlubiyeti engelleyemediler.

Atlanta, Bucks'ı devirdi

Doğu'da Boston ile 3.lük mücadelesi veren Hawks, Ersan'ın takımını kendi evindede devirmeyimeyi başardı. Atlanta'da Joe Johnson 31 sayı-7 ribaunt-3 asist ile maçın en skorer ismi oldu. Marvin Williams 18 sayı ile oynarken, All-Star pivot Al Horford 13 sayı-12ribaunt ile double-double yaptı. Milwaukee cephesinde ise John Salmons 28 sayı, Brandon Jenninings 21 sayı ile oynadı. Temsilcimiz Ersan İlyasova ise 10 sayı-2 ribaunt-5 asistlik katkı yaptı.

Gecenin "Monster" performansları

Houston Rockets, deplasmanda Sacramento Kings'i devirirken sakatlıktan dönen Kevin Martin 39 sayı kaydederek gecenin en skorer ismi oldu. Bunun dışında New Jersey Nets'ten Terence Williams 21 sayı-13 ribaunt ile double-double yaptı. Bu gece pek canavar performasn olmadı.

Genel bir bakış...

Batı sürekli değişiyor. Dur durak bilmiyor. Portland, Oklahoma City'yi yenerek 6.lığa yükseldi, Thunder'ı ise 8.liğe itti. Dallas 2., Denver 3., Utah 4., Phoenix ise 5. sırada. Dallas ile Denver arasında 1 maç, Denver ile Utah arasında yarım maç var. Utah ile Phoenix ise aynı galibiyet yüzdsine sahipler. 3 gün sonraki resim merakla bekleniyor.

Doğu'da ise durum biraz farklı. Cavs ve Orlando yerlerini garantiledirler. Boston ile Atlanta arasında 3.lük yarışı devam ediyor. 5,6,7'de sırasıyla Miami, Milwaukee ve Charlotte 1'er maç fark ile sıralanıyorlar. Fakat üç takım da yerlerinden memnun gibi pek kıpramıyorlar yerledinden. 8.lik için ise amansız bir yarış var. Gerçi Toronto'nun işi zor gibi gözüküyor ama hiç bir şey belli olmaz. 8. Chicago ile Toronto arasında yarım maçlık fark var.

Normal sezon 3 gün sonra sona eriyor. O zaman tüm resmi ve eşleşmeleri görüp yorumlarımızı o güne saklamak istiyoruz...
Read more
0

11 Nisan 2010 / Top 10

Read more
2

Hido rekor kırdı!

Dün akşamki maçta Toronto Raptors-Chicago Bulls'u ağırladı.Milli basketbolcumuz Hidayet Türkoğlu'nun kariyer rekoru kırdığı ve etkili oynadığı gecede; Kanada temsilcisi salondan yenik ayrıldı.Toronto Raptors sahasında Chicago Bulls'a yenilerek play-off'lara gitme şansını azalttı.

Doğu konferansında 8.'lik için mücadele veren iki takım karşı karşıya geldi. 19 bin 515 biletli basketbolseverin izlediği ve kazananın Play-off yolunda büyük avantaj sağlayacağı karşılaşmayı Chicago Bulls deplasmanda 104-88 kazandı.

Mücadeleye ilk 5 başlayan ve 31:54 dakika süre alan milli basketbolcu Hidayet Türkoğlu ise 2/12 genel şut ortalaması tutturduğu karşılaşmayı 6 sayı, 19 ribaunt, 9 asist, 3 top çalma ile noktaladı. Hidayet 3'ü hücum, 16'sı savunma olmak üzere aldığı 19 ribauntla aynı zamanda kariyer rekoru da kırdı.

NBA'de normal sezonun tamamlanmasına 2 maç kala, en yakın rakibi Toronto'nun üstüne çıkan ve NBA play-off'ları yolunda önemli bir fırsat yakalayan Chicago'da ise yıldız basketbolcu Derrick Rose 26 sayı, 4 ribaunt, 7 asistlik başarımıyla hem takımının hem de maçın en etkili simi oldu. Toplam 6 oyuncunun çift haneli sayılara ulaştığı Bulls'ta Joakim Noah 18 sayı, 19 ribaunt, 7 asistlik etkili ve çok yönlü oyunuyla maça damgasını vurdu ve 'double-double' yaptı. Chicago'da Luol Deng ise 14 sayı, 7 ribaunt, 3 asistle maçı noktaladı.
Read more
8

Blog'umuzun İlk Röportajı: Orhun Ene

Vizelerim güzel bir şekilde sonuçlandıktan sonra memleketim Bandırma'yı bir ziyaret edeyim; ailemi, eski dostları bir göreyim dedim. Çok güzel bir şekilde gaza geldikten sonra, can dostum Berk Artıkoğlu'nun çok büyük yardımları ile bir anda elimde Bandırma Banvit'in koçu ve milli takımın yardımcı antrenörü olan Orhun Ene ile bir röportaj yapma imkanı geçti. Nasıl olur, nasıl ederiz falan derken büyük bir heyecanla kendimi Berk ve Baran ile Kara Ali Acar Spor Salonu'nun koç için ayrılmış olan odasında buldum. İlk başlarda çok heyecanlıydım ama sayın Orhun Ene'nin sıcak kanlı tavırları beni rahatlattı. Çok güzel bir basketbol sohbeti devam ederken kendisine bir kaç soru sormak istediğimi söyledim. O da bu teklifimi geri çevirmedi. Bir röportajdan daha çok sohbet havasında geçen konuşmamızın büyük bir bölümünü (biraz uzun oldu ama, basketbolseverlerin büyük bir keyifle okuyacağına inanıyorum) Orhun Ene'nin izni ile sizlerle paylaşıyorum...

NBA'i ne kadar yakından takip edebiliyorsunuz? İzlemeyi sevdiğiniz oyuncular kimler?

Yayınlanan her maçı, hergün neler olmuş ligde takip edemiyorum tabii. Faal antrenörlük yaptığımız için kendi ligimizde, kendi rakiplerimiz ile ilgili sürekli bir çalışmam oluyor. Ama Euroleague'yi ve diğer Avrupa Kupası maçlarını daha yakından takip etme şansımız oluyor. NBA TV'yi açtığımda verilen maçların tamamını izleyemesem de; özellikle çekişmeli maçların sonlarını, çeyrek sonlarını takip etmeye çalışıyorum. NBA'de herkesin takip ettiği oyuncuları ben de takip ediyorum elbette. Kobe Bryant'ı, Lebron James'i, özellikle Amare Stoudimire bu sene yükselişe geçti yeniden, Dderrick rose'u, Dwayne Wade'i.. Bu oyuncuları seyretmekten keyif alıyorum.

NBA'in veteran oyuncuları ile Ülkerspor'un yaptığı bir maç vardı. O maçta siz de Ülker forması giydiniz. Maç sonunda Magic Johnson'a sorulan "Karşı takımda hangi oyuncuyu beğendiniz?" sorusuna Orhun Ene cevabını vermiş. Sizin aktif sporculuk döneminizde NBA, ABD dışından oyunculara çok açık değildi. Orhun Ene şu dönemde genç bir oyun kurucu olsaydı eğer NBA'de oynamak ve orda kalıcı olabilmek hedeflerinizden biri olur muydu?
Şöyle anlatayım insanların geçmişi daha iyi algılayabilmeleri için. Eczacıbaşı'nda oynarken bize sezonda bir tane ve ya iki tane kaset gelirdi. Gelen kasetler de ya Detroit Pistons, ya Lakers, ya da Boston Celtics kasedi olurdu ve bu kaseti 60-70 kere izlerdik. Sonunda o kasetler bozulurdu. Mesela o kasetlerden bacak arası yapmayı öğrendik. Mesela Isiah Thomas. Onun dripling yapma yeteneğini aynı kaseti seyrede seyrede ordan görmüştüm. Artık steps çalınan Isiah Thomas'ın resitation dribbling adı verilen bir hareketi var. Ben bunu ilk defa yaptığımda sessizlik olmuştu Spor Sergi Sarayı'ında. Sonra Fenerbahçe antrenörü Fehmi Abi (Fehmi Sadıkoğlu) hareketten sonra yandan bağarmaya başladı "Steps! Steps!" diye. Hakem de Nejat Turan'dı. Nejat Turan bir Fehmi Abi'ye baktı, bir harekete baktı. Herkes durdu ben resitation dribbling yaptığımda. Ben kendi adamımı geçtim, Efe Aydan kaldı karşımda. O da dondu kaldı. O da donunca onu da geçtim. Sonra Nejat Turan baktı bağarıyorlar falan hemen düdüğüne sarıldı steps çaldı. Ben de "Abi neden steps çaldın ki? Ne yaptım?" dedim. O da bana "Abuk subuk hareketler yapma lan! Oynayacaksan adam gibi oyna." dedi. O zamanlar şova dönük hareketler hem hakemler tarafından, hem koçlarımız tarafından hoş karşılanmıyordu. Ama ben öyle bir oyuncu değildim. Oynadığım takım da öyle bir takım değildi. Biz o dönemlerde modern guardların ilk öncüleriydik. Topu kolay kaybetmeyen... Mesela Aliço (Ali Limoncuoğlu) vardı, efsaneydi o zaman. Haberler çıkardı "Aliço 6. maçında da top kaybetmedi." tarzında. O zamanlar oyunu garanti oynayan, çok skora bakmayan, temposu daha düşük bir basketbol oynardık. Magic Johnson ile oynadığımız o maç sonunda, aslında o "7 numara" dedi. Onlar da o zamanlar Avrupa'yı takip etmiyorlardı. Avrupa, hatta Avrupa dışında, mesela Türkiye'ye açılma politikası gütmüyorlardı. Oyuncuların dünyanın dört bir yanında oynama şansı yoktu. Sizi pazarlayan oyuncu menajerleri yoktu. Hangi düzen daha iyi tartışılır tabii. Ben yine eski düzeni tercih ederim de... O kadar her yere gidiyorsun oynuyorsun da... Daha doğrusu bizim o dönemde yeteneklerimiz vardı, fakat bu yeteneklerimizi nasıl kullanacağımızı bilmiyorduk. Bir de o dönemler Avrupa basketbolu fiziksel olarak NBA'in çok altındaydı. Ama günümüzde bu fark çok azaldı. Mesela bir Enes Kanter gidip orasını domine edebiliyor. O zamanlar ben milli takım bünyesinde eğitim için gitmiştim NCAA'de oynamaya. 8-10 maç yapıyorsun, onlar da seni izliyorlar. 2-3 kolejden teklif aldım, ama gitmedim burda kaldım. O zaman oraya gidip, orada oynamak isterdim ama; bizim için çok korkutucu, ürkütücüydü. Biz hiç oralara hazırlanan oyuncular olmadık, o tarz bir destek almadık. O dönemde NBA'ye giden iki oyuncu Avrupa'nın efsane oyuncuları Petroviç ile Sabonis'ti. Sabonis biraz daha size'ı ile oralarda kalıcı olmayı başardı ama Petroviç büyük bir çok yaşadı, oynayamadı senelerce. Şimdiki zamanda bizim oyuncularımız çok daha özgür, çok daha cesurlar. Oralara gitme kararını çok daha rahat alabiliyorlar.

Şu anda Avrupa Basletbolu NBA ile kafa kafaya gidiyor. Hatta geçti bile denilebilir. Ordan çoğu oyuncu Avrupa'ya geliyor, burdan çok fazla oyuncu gidiyor...
Ben orda bir tek şuna Katılmıyorum. Avrupa'daki oyuncuları NBA'deki oyuncular ile birebir karşılaştırdığınız zaman, Avrupa oyuncuları yetenek olarak çok ilerdeler. Ama bana göre NBA kuralları oyun içerisinde daha çok oyuncuların bireysel yeteneklerini öne çıkarmaya yönelik. Bu yüzden NBA'de oynanan basketbol ile Avrupa'da oynanan basketbol çok farklı. NBA'de birkaç tane oyuncu var Avrupa'da çok iyi oynayabilecek. Örnek olarak Carmelo Anthony, Kobe Bryant. Yani atletik özellikleri ile değil de şutunu kullanarak oynayan oyuncular. Ama Lebron James, Derrick Rose, Dwayne Wade gibi oyuncular Avrupa'da çok büyük sıkıntı yaşarlar. Çünkü Avrupa'da bütün amaç boyalı alanı savunmak. Burda 2-3 çeşit yardımla savunabiliyorsun potanı. Ama NBA'de böyle birşey yok. Atletik özelliklerin ile savunmacını geçtiğin zaman direk potaya doğru gidebiliyor oyuncular. Orda bir maden var. Eğer ayağını yere bastıktan sonra o alandan çembere gidebilecek atletizmin varsa, zaten bir de yarım daire çizdiler o alanda ofansif faul de yaptıramıyor savunmalar, boyalı alan size kalıyor. Ama Avrupa basketbolu, oyuncunun zekasını geliştirme yönünde daha üstün. Çünkü NBA'de o kurallar ile basketbol daha basit oynanıyor. Burda oyuncular defansif olarak daha fazla bilgi edinmek zorundalar. Savunmaya yardım, yardıma yardım, o yardımdan sonra başka bir yardım... NBA'de ise birebir savunma var. Geçildiğin zaman en fazla bir yardım geliyor. O yardım da çok yakınına giremediği için atletik oyuncunun, daha uzaktan blok yapabilen Dwight Howard gibi oyunculardan gelmesi lazım. Mesela Avrupa'da Siena'da Shaun Stonerook var. NBA'de tutnamayacak bir oyuncu. Ama Avrupa'da savunma bilgisi ile vazgeçilmeyecek bir oyuncu. Koç olarak NBA'den aldığım bir oyuncudan verim alabilmem için; o oyunucun şutunu daha ön planda tutması gerekli. Atletik özellikleri olan bir oyuncu aldığın zaman zorlanıyorsun. Mesela Olympiakos zorlandı Childress ile. O da kendini çok iyi geliştirdi ve Avrupa basketboluna uyum sağladı. Mesela Ricky Davis geldi Telekom'a. O oyuncu da oynadığı takımlarda hep açık alan basketbolu oynadı. O tarz oyunlarda etkili bir oyuncu. O da sıkıntı yaşıyor bu dönemde. Zaman zaman iyi oynadığı maçlar var. Mesela Erdemir maçında bir periyot çok iyi oynadı, tam bir NBA yıldızı gibi. Ama tempoyu düşüren, açık alanları kapatan, sert savunma yapan takımlara karşı zorlanıyor.Ben bunu 2006 Dünya Şampiyonası'nda da gördüm. Yunanistan takımı, Dwayne Wade ile Lebron James'i resmen Avrupa kuralları ile çaresiz bıraktılar. Böyle durumlarda oyuncuların adapte olması lazım. Kobe öyle değil ama. İki kişinin, üç kişinin üstünde fade-away şut ile sonuca giden bir oyuncu. Daha garanti oynayayım, çembere gideyim dediğin zaman sıkıntı çekebilirsin. Ama Kobe, bunu idrak etmiş bir oyuncu.

NBA'de daha önce koç olarak hiç Türk çalıştırıcı olmadı. Hedeflerinizde o ligde koçluk yapmak var mı? Bu konuda şansınızın yüksek olduğunu düşünüyorum çünkü genç ve gelecek vaad eden bir antrenörsünüz...
Tabi ki yurtdışında çalışmak isterim. Amerika olsun Avrupa olsun her yerde mutlu olabileceğime inanıyorum. Avrupa'daki koçlar, NBA'deki koçlara göre daha pratikler. Daha takım oyununa yatkın ve defansif ağarlıklılar. NBA'deki koçların ise teorireleri çok üst düzeyde. Triangle offense mesela. Mükemmel bi oyun. Bu oyun üstünde 10-12 yıl laboratuvar çalışması gibi yoğunlaştılar. Mesela New York koçu Mike D'antoni Amerika'da çok başarılı oldu. Ondan sonra orada da Avrupalı koçların orada başarılı olabileceklerini gördüler. Ben 2. ligte de çalıştım, Banvit'ten önce 1.5 yıl Antalya Büyükşehir Belediye ile çalıştım, milli takım ile çalıştım, şimdi de Banvit'teyim. Çalıştığım her yerde hedeflerim oldu ve bu hedefler beni her zaman mutlu etti. O yüzden nerede çalşırsam orada mutlu olacağıma inanıyorum. İlerki yıllarda neden olmasın...

Bandırma'ya bu sezon geldiniz. Nasıl buldunuz şehrimizi?
Şehir olarak Bursa gibi, Antalya gibi, İstanbul gibi bir yer değil tabi. Ama bunun yanında şirin bir yer. Buradaki en büyük ayrıntı; çok gelişmiş, çok medeni, sinema salonları ile, tiyatro salonları ile çok büyük bir şehir olmasa da insanları ile beraber sosyal bir ortam kurulabilecek güzel bir ilçe olması. Antalya gibi büyük bir şehirden gelmiş olmama rağmen, Dünya'nın birçok farklı yerini görmeme rağmen beni insanları ile etkileyen bir yer. Çok güzel dostluklar kurulabilecek ve hayatınızı bu dostluklarla çok güzel bir şekilde geçirebileceğiniz bir yer.

Banvit 1. lige çıkalı çok uzun bir süre olmadı. 1. lige çıktılar, kalıcı oldular ve sonra bir Yeni Zelanda ekolü ile çok başarılı oldular. Fakat Tab Baldwin takımdan ayrıldıktan sonra bir düşüş başladı. Sürekli koç değişiklikleri oldu ve süreklilik yakalayamadılar. Siz bu sezon geldiniz ve takımı toparladınız. Şu anda Efes Pilsen ve Fenerbahçe ülker'in ardından ligte üçüncü sıradasınız. Bu başarıyı nasıl sağladınız?
Banvit Klübü, çok doğru bir yapılanmanın üstüne kurulmuş. Bu da tabii Başkan Özkan Bey'in (Özkan Kılıç), Turgay Çataloluk'un ve bu klüpte bu kişilere bu gücü veren patronların da çok büyük payı var. Çok iyi bir altyapısı olan ve kaynak olarak gençlerden beslenen bir temel üzerine kurulumuş. A takım zaman zaman yükseliş,zaman zaman düşüş göstermiş ama altta her zaman çok sağlam bir temeli olmuş. Küçük bir yer olması ile birlikte halkı ile çok iyi bütünleşen bir ekip olmuş. Ligte maddi sorumluluklarını hiç aksatmadan yerine getiren 5-6 bütçeden biri olmuş. Her zaman önceliği basketbol olduğu için bu yapı oluşmuş. Yani buraya gelen koçun mucizeler yaratmasına gerek yok. Sadece doğru kimyaya sahip kadroyu kurup, basketbol olarak da sahada doğru işleri yaptığı zaman zaten bir başarı ortaya çıkar. O anlamda ben emindim zaten böyle bir başarının geleceğinden. Ama Türkiye'de bu beklenen bir durum olmuyor. Bence herkese örnek olması gereken bir modeli var Banvit'in.

Ligte takımların geneline bakıldığında yabancı gard tercihi var. Fakat siz Barış Ermiş'e güvendiniz. Ve onun yedeği olarak da üç tane genç oyuncu olan Yiğitcan,Şafak ve İbrahim var. Bu seçimi nasıl yaptınız?
Barış Ermiş'i Efes Pilsen forması altında Euroleague maçlarında izlerken bana o sinyalleri vermişti. Milli takımda da onla çalışırken bunu görmüştüm. O dönemde basketbolu daha olgunlaşmamıştı. Karşıyaka'da oynadığı sezon da bugünkü kadar kontrollü değildi. Telekom'da ise çok az süre aldı. Ama o yetenkleri hep vardı. O takımlarda iyi oyuncularla antreman yapması Barış'a hep tecrübe kattığını düşünüyorum. Milli takımdaki antremanlarında da ben o tecrübenin geldiğini görmüştüm. Daha önce de çalışmak istediğim bir oyuncuydu. O konuda hiç bir tereddütüm olmadı. Buradaki gençler için de aynı şeyleri düşünüyorum. Üst düzey yetenek sahibi hepsi. ilerki sezonlarda tecrübe kazanarak daha da iyi oynayacaklarını düşünüyorum. Bir de ben de oyun kuruculuktan geldim. Benim zamanımda bir yabancı oyuncu varken takımlarda, şimdi bu sayı 5-6 civarına çıktı. Milli takımlarda da altyapıda çalışmış birisi olarak bu oyuncuları bir şekilde motive edip oynatırken hep hedefler koyuyoruz önlerine. Sadece şampiyonluk ve başarı elde etmek için çok sayıda yabancı oyuncu getirip de altyapıyı kullanmadan devam etmek kulüp adına da kötü bir karar. O yüzden bu oyuncuları kullanabileceğimiz 1 ve 2 numara guard pozisyonları vardı. Ben o oyunculara güvendim. Onlar da benim yüzümü kara çıkartmadılar. Benim beklentilerimi de karşılamış durumda değiller hala. Daha özgüvenle oynamalarını ve daha çok zorlamalarını bekliyorum.

Yiğitcan'ın İstanbul'daki Galatasaray maçında, maçı uzatmaya götüren orta sahadan attığı bir üçlük var. Bu hafta sonunda da Beşiktaş maçında da böyle bir şut soktu fakat süre dolduğu için geçerli olmadı. Yiğitcan ile 7 sene aynı okulda okuduk, birlikte basketbol oynama şansım da oldu. O zamanlar da böyle şutları atardı. Yiğitcan'ın bu yeteneği için ne düşünüyorsunuz?
Her antreman sonunda böyle bir çalışma yapıyoruz ortaya bir iddia koyup. Yiğitcan o zaman da atıyor. O yüzden kimse almıyor onu bu oyuna. Yani o şut benim için bir süpriz olmadı. Üzerine bir de Beşiktaş maçında attı. Yiğitcan'ın bu özelliği hakikaten enteresan. Galatasaray maçından önce o da farkında değildi bunun. Tabi bu farkında olmama durumu tecrübesizlikten kaynaklanıyor. Bu on maçta bir olabilecek bu durum ama Yiğitcan'ın başka yetenekleri de var. Bunları kullanabilmesi için bu tarz bir özgüvene ihtiyacı var. Bakıldığı zaman takımızda fiziksel özellikleri ve defansif özellikleri ile en üst seviye oyuncularımızdan biri. Bu üçlükler onun için çok önemli bir kıvılcım oldu. Yılda bir kez olabilecek bir olay ama biz koç olarak böyle olayları bekliyoruz. Çünkü genç oyuncuların en büyük dezavantajı çok kırıkgan olmaları ve çabuk pes etmeleri. Ama bu şekilde özgüvenlerini yükseltecek olaylar olduğu zaman onlar için çok büyük bir motivasyon oluyor. Bundan sonra Yiğitcan'ın hayatı bir anda değişti. Övgüveni yerine geldi. Bundan sonra bu özelliği ile birlikte diğer yeteneklerini de geliştirmesi lazım.

Normal sezonun bitimine 4 hafta kaldı ve playoff mücadelesi başlayacak. Yarı finalde olası bir Banvit - Fenerbahçe Ülker eşleşmesi gözüküyor. Bu eşleşmede Banvit'in şansını nasıl görüyorsunuz? Çünkü koç Tanyeviç'in talihsiz bir rahatsızlığı ortaya çıktı. Ukic sakat ama playofflara yetişecek. Ömer Aşık krizi var...
Öncelikle ligin bitimine 4 maç kaldı. Bu 4 maçtan en az ikisini kazanmamız gerekiyor. İkinci etapta çeyrek final eşleşmesini geçmemiz gerekiyor. Şöyle bir durum var ki ligde herkes bizimle eşleşmeyi kovalıyor. Yani ligde 6., 7., 8. ve 9. durumda bulunan takımlar; 6. sırayı alıp bizimle eşleşmek istiyorlar. Çünkü Efes'le mi başa çıkacaksınız, Fenerbahçe Ülker'le mi, İstanbul'da Beşiktaş'la mı oynamak istersiniz, yoksa Ankara'da Telekom'la mı? O yüzden Banvit daha dişe göre gözüküyor. Bize karşı yüksek bir motivasyon ve istek ile oynayacaklar. Biz bu ligi 3. bitirebilmek için çok emek sarfettik. Fenerbahçe Ülker'i, Beşiktaş'ı, Türk Telekom'u birer kere, Galatasarayı iki kere yendik. Bu çabayı da sonuna kadar giderek boşa çıkartmayacağız. Çaba sarfederek buralara gelinebileceğini gösterdik insanlara. İlk turu geçtikten sonra da Fenerbahçe Ülker eşleşmesi gözüküyor. Fenerbahçe'nin sakatları, koç Tanyeviç'in durumu... Tanyeviç yaşama sevinci yüksek olan bir insan. Müdahaleleri de çok başarılı geçti. En yakın zamanda eski sağlığına da kavuşacaktır. Ama; koçun eksikliği,Ukic'in elindeki sakatlık, Ömer Aşık'ın eksikliği Fenerbahçe Ülker'i etkileyeceğini sanmıyorum. Çünkü çok derin bir kadroları var. O kadro Euroleague için ve her şey hesaplanarak kurulan bir kadro. Onlar da tabii ki bu doğrultuda o birlikteliği, o sertliği göstereceklerdir bize karşı. Biz geldiğimiz yeri hedeflerimiz doğrultusunda yeterli bulmuyoruz. En yukarsı neresi ise oraya gitmek istiyoruz. Keyifli seriler oynayacağımıza inanıyorum. Genç oyuncularımızla, geniş bir kadro ile mücadele etmeye çalışacağız. Bu mücadeleden de başarılı bir şekilde çıkacağımızı düşünüyorum. Tabi ki de final oynamak isteriz.

Tanyevic'in rahatsızlığından sonra basında sizin Fenerbahçe Ülker'in ve özellikle bu sene ülkemizde yapılacak olan Dünya Şampiyonası'nda milli takımın başına geçeceğiniz şeklinde haberler yapıldı. Bu tarz teklifler geldi mi size?
Bu tarz bir teklif gelmedi. Zaten kendi kulübümle 1 yılı opsiyonlu 3 yıllık bir kontratım var. Böyle teklifler gelse de, ben amacımın dışına çıkmayacağım. Ben yıllarca milli takım kaptanlığı yaptım. Milli takımda koç olmak tabi ki herkesin gurur duyacağı bir iş ama ben bunun hayali ile yaşayan bir çalıştırıcı değilim. Ben milli takımda bu kadar sene Tanyevic ile birlikte çalıştım. Ama Tanyevic emekli olduktan sonra onun yerine geçmek gibi bir hayalim olmadı. O sorumluluk bana verilirse büyük bir mutlulukla bu görevi yerine getiririm. Ama gerek Fenerbahçe Ülker için olsun milli takım için olsun ileriye dönük herhangi bir planım yok. Öncelikli planım, bu sezonu gidebildiğimiz en üst noktada tamamlamak ve gelecek sezonlar için altyapıdan gelen genç oyuncular ile daha güçlü bir Banvit kurmak.

Tanyeviç örneğinde olduğu gibi aynı antrenörün hem milli takım hem de klüp takımı çalıştırmasının doğru ve verimli olup olmadığı hep tartışılmıştır. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Avantaj getiren bir durum mu yoksa sakıncaları olabilir mi?
iki tarafın da sıkıntıları var tabi. Avrupa'da da örnekleri var. Mesela en son Siena koçu Simone Pianigiani milli takımın da başına geçti. Genç ve faal bir antrenörseniz formda olmanız lazım. Kış döneminde hiç maç yapmadan geçirirseniz sıkıntı yaşarsanız. Mesela Euroleague'de koçluk yaptığınız her saniye bir tecrübedir. Tecrübenin dışında bir antrenör olarak kendinizi maça hazır hissetmeniz lazım. Hazırlık maçında koçluk yapmakla, ortada bir iddianın olduğu bir yerde koçluk yapmak farklıdır. Bu yüzden bence antrenörlerin çalışması gerekiyor. Medeni bir ülkede olunca bunun tartışılacağını sanmıyorum. İtalya'da sorun olmaz bu durum...
Fenerbahçe Ülker'in Euroleague'den erken elenmesini buna bağlayanlar bile oldu...
Ama işte sıkıntıları var... Burdaki eleştiriler de bu yoğun çalışma dönemine göre yapılmalı. Çünkü antrenörle de bu yoğunluktan dolayı sıkıntı çekebiliyorlar. Bunlar da dikkate alınacak eleştiriler. Ama çözülemeyecek durumlar olduğunu sanmıyorum. Değerli asistan koçlarla, tecrübeli kadrolarla ve isimlerle çlıştığınız zaman bu sorunlar en aza iniyor. Ama buna milli takımı çalıştıran koçun ligdeki takımı, ligde her zaman daha avantajlıdır tarzı bir bakış açısı ile yaklaşmak yanlış...

Milli takımımızın Dünya Şampiyonası'ndaki şansını nasıl değerlendiriyorsunuz yardımcı koç olarak?
Şimdiden bir öngörüde bulunmak çok zor tabi. Çok kaliteli oyuncuların bulunduğu ekipler gelecek. Ama önemli olan sizin takımınızın şampiyonaya 1 gün kala durumu. O dönem psikolojik ve fiziksel olarak durum çok önemli. Mesela Sırbistan takımı mükemmel bir kadro ile başlıyor turnuvaya. Ama bir gün kala soyunma odasında insanlar birbirlerinin boğazlarını sıkacak duruma gelebiliyorlar. Oyuncuların çoğu kendi liglerinden, NBA'den yorgun geliyorlar. O ara dönemi iyi geçiremiyorlar. Mesela şanssızlık oluyor üç önemli oyuncunuz sakatlanıyor. Yani o turnuvayı oynamaya hazır durumda bulunan en fazla sayıda oyuncu sahibi olan takımın şansı daha yüksek oluyor. Turnuva sırasındaki maçlarda sakatlıklat olabiliyor. Bizim tabi ki avantajlarımız var. Oyuncu kalitemiz çok yüksek ve bizi motive edebilecek ateşli bir seyircimiz var. Geriye bizim kararlılığımız, oyuncuların o birlikteliği göstermesi, hepimizin daha olgun olması lazım. Ülkemizde yapılacak bu önemli organizasyonun değerini anlayıp, sahada olan olmayan, kenarda oturan oturmayan herkesin birbirine destek olması şart. Bu bütünlüğü sağlayabilecek bir seyirci kitlesine sahibiz, ama böyle işlerde kırılma anları vardır. Bu anlarda takımımızın oyuncusundan yöneticisine kadar herkesin kararlı olması gerekli. Görüyorsunuz siz de ABD nasıl bir kadroyla geliyor. Oyuncular sezon dışı gibi takılmak istiyorlar sahada. Bu yüzden sonuç da kötü oluyor. Ama arkadan kararlı, bir bütün halinde bir takım geliyor ve götürüyor bu işi. Bizim oyuncularımız da eskiye göre çok daha olgunlar ve benim gördüğüm bir çok oyuncumuz büyük bir istekle bu takımda yer almak istiyorlar.
Bir önceki turnuvada Mehmet Okur, Tanyevic'in taktiksel oyununu beğenmediği ve bu tatktiğin kendine göre yapılmadığı için milli takıma katılmadığı şeklinde söylentiler çıkmıştı. Bu sene milli takıma katılacağını açıkladı. Bu sebepten takımda taktiksel bir değişiklik olacak mı?
İnsanlar çok tartıştılar bunu ama Mehmet Okur da öyle bir istekle gelmedi zaten. O tarz bir oyuncu değil. Kendi oynadığı takım olan Utah'da da öyle bir sistem yok. Bazen oyuncular uzun sezonlar sonu yorgun oluyorlar. Kafa olarak da fiziksel olarak da. Bu tip konularda biz Türkiye'de milliyetçi bir gözle bakıyoruz. İnsanlar kendi düşüncelerini bu yüzden açık bir şekilde ifade edemiyorlar. Bakıyorsun Lebron James çıkıp ben milli takımda oynamak istemiyorum diyebiliyor. Şimdi bizim oyuncularımız oradaki kültür ile basketbol oynuyorlar. Bizim insanlarımızın da bu şekilde gelişen olayları günümüz şartlarına göre değerlendirmeleri lazım. Tabii ülke olarak, bulunduğumuz konum olarak bizim daha fazla ihtiyacımız var sportif başarılara. Ama profesyonellik eskisi gibi değil. Biz eskiden sezonda 24 maç oynardık, sezon biterdi Avrupa kupası maçları da yoktu. Milli takım maçları bizim için daha önemli bir yerdi. Hem transfer piyasasında yer almak için, hem kendini göstermek için önemliydi. Ama artık öyle değil. Adam NBA'de oynuyor. Çok iyi para kazanıyor. Sakatlanmak onun için çok büyük bir risk tabii. Bu işi artık profesyonel şirketleşme olarak görmek lazım. Sadece Türkiye menfaati için çalışan kaç tane şirket var? Herkes bir şekilde kendi menfaatlerini de düşünmek zorunda. Buna rağmen yine de bizim oyuncularımız çok hassas bu konuda.

Galatasaray Lisesi ile Dünya ikinciliğiniz var. O günleri bize biraz anlatabilir misiniz?
Esasında, tam olarak bilmiyorum ama, o turnuva Yunanistan, Çin, İsrail, Türkiye gibi ülkelerin sportif anlamda önem verdiği bir organizasyondu. Avrupa'nın gelişmiş ülkeleri ise kültürel oyun ve sosyalleşme amacıyla yaklaşırdı bu turnuvaya. O dönem bizim içinde olduğumuz yapı; şu anda Efes Pilsen altyapısında oynayan oyuncuların gittiği İstanbul Elit Koleji ya da Fenerbahçe altyapısı oyuncularının gittiği Doğa Koleji gibi, çocukların derslerden destek alarak geçtiği, okul içersindeki başarının değil de sportif başarının reklam olarak kullanıldığı bir yapı değildi. O takımda birlikte oynadığım Çağatay Çırpıcıoğlu, Kaan Gedik, Cenk Çimen, Cem Caniklioğlu liseden mezun olduktan sonra çok iyi okullara gittiler. Biri doktor oldu, biri diş doktoru oldu. Cem Çimen şu anda Tofaş'ın genel müdürlüğü görevinde. Biz okul başarısı ile sportif başarıyı birarada götürebilme başarısını elde ettik. O başarımızın sebeplerinden biri, biz yatılı okuyorduk. Günde 8-10 saat zaten okulun içerisindesin. Biz de sürekli boş zamanlarda tek pota maçlar yapardık. Akşamları antremanımızı birlikte yapardık. O birliktelik ile böyle bir başarı geldi. Finalde Amerika takımına kaybettik. 10-12 sayılık bir farkla kaybettik. Biz tabii o zaman ilk defa Türkiye sınırları dışında bir turnuvada mücadele ediyorduk. Karşı takımda da bir çok atletik Afro-Amerikan oyuncu vardı. Maçın başında şoka girmiştik. 25-30 sayı geri düştük maçta. Ondan sonra Koray Abi (Koray Mincinozlu), bizim antrenörümüzdü, bize alan savunması yaptırdı. Girdik boyalı alan içine. Farkı kapattık 8-9 sayıya kadar indirdik. O atletizme dayalı oyuna alan savunması ters geliyordu. Ama geç kaldık tabii. Bu başarı hem bizim spor yaşamımızda, hem de okulumuz adına güzel bir başarı oldu.
Atletizmden konuşurken, sizin için 100 cm sıçrayabildiğiniz söyleniyor...
Öyle şehir efsaneleri var. Ben o kadar iyi sıçrayabilen bir oyuncu değildim. Harun (Harun Erdenay) iyi sıçar ama. Ülkerspor'dayken eski bir kondisyonerimiz vardı. Onun rakamlarından bakardık. O dönem Harun en iyi sıçrayan oyuncularımızdandı. Bizim dönemimizde teknik çok ön plandaydı. Güç o kadar işin içinde olmadığı için o yöne doğru geliştirdik kendimizi. Mesela şimdi oyuncular haftada 3 gün halter idmanı yapıyorlar, 1 gün kondisyon idmanı yapıyorlar. Çok tempolu antremanlar oluyor. Beslenme çok ön planda. Bizim zamanımızda bu kadar beslenmenin önemi yoktu. O zamanlar biz memur ailesi çocuğuyduk. Şimdiki gibi bu kadar kolay et ürünleri evlere giremezdi. Şimdi protein tozları, vitaminler havada uçuşuyor...

Liseden sonra Eczacıbaşı ile şampiyonluklarınız var Mehmet Baturalp liderliğinde. Baturabi ile çalışmak nasıl bir duygu? Tabi biz Baturabi'nin koçluğunu göremedik.
Baturabi bir kere çok iyi bir oyun kurucuydu. Ben de Baturabi'nin oynadığı dönemleri hatırlamıyorum ama, Baturabi kendi oyun kuruculuk zekasını ve mentalitesini kendi oyuncusuna verebilen bir koçtu. Çok iyi bir pasördü, topu çok iyi dağıtırdı. Çalışkan,cesur ve azimliydi. Kazanma arzusu çok yüksekti. Bunları bana en iyi aşılayan insanlardan biridir. O dönemin en kaliteli antrenörlerinden biriydi. Gençlerin arkasından itekleyen bir insandı. Sezon öncesi yapılan kritiklerde düşmeye aday takımlardan biriydik. Hiç bir iddiamız yokken, küme düşmemiz beklenirken, bir anda iki yıl üstüste ligte şampiyon olduk. Ben 19 yaşındaydım o zaman. Yabancı oyuncu sayısı çok azdı. Mesela Larry Richards diye yabancı bir oyuncu geldi 2000 Dolar'a. 24000 Dolar para alacaktı. Çok büyük bir belirsizlikle geldi. Yollanacak mı, takımda mı kalacak... Türk oyuncularımız gençti. Erman Kunter, Efe Aydan, Tamer Oyguç, Emir Turan gibi oyuncular ile ayrılma kararı alındı. Sadece gençler ile devam edildi ve başarı yakalandı. Bir daha da o tarz bir kadro ile böyle bir başarı elde edilemedi.

2003 yılında kazandığınız Fair Play ödülü var. Bu ödülü alışınızı anlatabilir misiniz?
Yani onun ödül tarzında bir şey olduğunu bilmiyordum açıkçası. 2001 sezonunda Galatasaray'ı bırakıp İTÜ'ye geçtim. 2002'de İTÜ'de başarılı bir sezon geçirdik. O yaz Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda oynadık. Sonra birlikte basketbolu bıraktık. Levent Topsakal, benim can dostum, ortak bir iş yaptık kendisi ile. O işi yaparken her gün ofise birlikte gidip geliyoruz. Bir gün geldi "Ben İTÜ'ye antrenör oldum." dedi. "Sen herhalde kafayı yedin." dedim ben de ona. Sezona 9 mağlubiyet ile başladı İTÜ, ligin sonundalar. Bana "Pazartesi ayakkabılarını falan getir antremanlara başlıyorsun" dedi. Ben de " Sekiz aydır antreman yapmıyorum. Öldürecek misin beni?" dedim. Birşey olmaz dedi. Pazartesi organize oldum, salı günü idman yaptım. Cumartesi günü maça çıktım. Göztepe maçı. Onlar da düşme potasındalar. Ondan sonra 2 maç falan kazandık. Sonra Fenerbahçe deplasmanına gittik. Bizim düşmememiz için muhakkak kazanmamız gereken bir maç. Maç başabaş gitti. Ben yedekteydim. Girdim oyuna sonra. Maç esnasında ben oyundayken bizim Reha (Reha Öz) köşeden üçlük atışa kalktı. Ama ben de öyle bir yerde duruyorum ki, 24 saniye saati yandı, süre bitti, top daha Reha'nın elinden çıkmamıştı. Basketi verdiler. Sayı verildikten sonra Fenerbahçe kenar yönetimi ayaklandı. Saha karıştı, hakemler oyunu durdurdular. Baktım iş büyüyecek, ben de masaya gittim anlattım durumu. Basketi iptal ettiler, sayıyı sildiler. Sonra o maç uzatmaya gitti ve uzatma sonunda galip geldik. Bu hareketimle Fair Play Ödülü'ne layık görüldüm. Sonra işte ödülü almaya gittik. Orda çok farklı hikayeler gördük tabii. Yani çok acayip öyküler var orda. İşte biz orda sporun başka bir yönünü gördük. Bu tarz ödüllerle, bu tarz hareketler, bize sporun sadece kazanmak olmadığını gösteren ufak ayrıntılar aslında.

Sorularımdan sonra fotoğraf alma isteğimizi de kabul eden genç çalıştırıcı, bizi sahaya aldı ve özellikle saha ortasındaki "Banvit" yazısının fotoğrafta gözükmesi isteğini dile getirdi. Burdan da klübüne ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz kendisinin. Şehrimiz basketboluna çok şey kattı Orhun Ene. Umarım daha uzun seneler kentimizde kalır ve takımımızla çalışmaya devam eder...
Burdan tekrar teşekkür ediyorum kendisine...
Sağdan sola doğru: Deniz Özbek (ben), Orhun Ene, Baran Şen, Berk Artıkoğlu

Ayrıca Bandırma Banvit Genel Sekreteri Turgay Çataloluk'a, bu görüşmenin ayarlanmasında çok yardımcı olan ailemizin berberi Murat Abi'ye ve Berk Artıkoğlu'na, bir gece önce müzik grubu ile bar programı olmasına rağmen yorgun argın bizi kırmayıp salona kadar arabası ile götüren Baran Şen'e, fotoğraflar için Tolga Şakar'a teşekkür ediyorum.
Read more
0

11 Nisan 2010 / NBA'de Gecenin Diğer Maçları

Dün gece NBA'de 7 maç oynandı. Diğer maçların sonuçları ise şöyle:

Los Angeles Lakers: 88 - Portland Trail Blazers: 91
New York Knicks: 98 - Miami Heat:111
New Orleans Hornets: 114 - Minnesota Timberwolves: 86
Golden State Warriors: 120 - Oklahoma City Thunders: 117
Phoenix Suns: 116 - Houston Rockets: 106
Portand Süpriz Yaptı...

Batı'da Playoff yer kapma savaşında Spurs ile son sıralarda çekişen Portland, deplasmanda lideri devirmeyi başardı. LaMarcus Aldridge Playoff'lar yaklaşırken form tutmakta. 24 sayı-11 ribaunt-2 asist ile galibiyeti getiren isim oldu genç pivot. Andre Miller 15 sayı-7 asist, Marcus Camby 10 sayı-15 ribaunt ile oynadılar. Lakers'da ise Pau Gasol 23 sayı-12 ribaunt-4 asist, Kobe Bryant 20 sayı, Lamar Odom ise 16 sayı-15 ribaunt ile oynadılar. Mağlubiyetin tek nedeni ise Lakers'ın kenardan sadece 8 sayı üretebilmesi gösterilebilir.

Bu alınan skorlarla, Oklahoma City Thunder 8.liğe gerilerken, San Antonio 7., Portland ise 6. durumda. Fakat bu iç takımın da galibiyet yüzdeleri aynı! Batı'da gün geçtikçe belirginleşir dediğimiz tablo, aksine daha da ilginç bir hale gelmeye başladı.

Gecenin "Monster" Performansları:

Kevin Durant atmaya devam ediyor. Takımının kendi evinde Golden State'de yenildiği maçta 40 sayı atarak gecenin en skorer ismi oldu. Attığı 40 sayının yanına 10 ribaunt, 5 asist, 2 top çalma ve 2 blok da ekleyen genç yıldızın, Playoff'lardaki performansı iyice merak edilmeye başlandı. Doğu'da 8.lik maçı olan Chicago-Toronto karşılaşmasında, Joakim Noah ve Hidayet Türkoğlu 19'ar ribaunt çektiler. Hidayet için bu kariyer rekoru oldu. Noah ayrıca 18 sayı ve 7 asist de üretirken, Hido 9 asist yapmasına rağmen 6 sayıda kaldı.
Read more
0

11 Nisan 2010 / CHI : 104 - TOR: 88

Son bir ayın belkide en önemli karşılaşmasıydı Toronto-Chicago maçı. Playofflar'da sezona devam edecek 16 takımın 15'i Playoff biletini almışken doğunun 8. si son maça kadar belli olmayacak gibi görünüyor. Chicago ve Toronto arasında yaşanan çekişme gerçekten heyecan verici bir hal aldı. Uzun zamandır 8. lik kürsüsünde bulunan Toronto'da, son bir ayda yaşananları bilmeyen kalmadı. Hido krizi, Chris Bosh'un sakatlığı, Hido'nun sakatlanıp geri dönmesi, problemli bir taraftar topluluğu Toronto bileti aldı alacakken takımın zaten aksayan sistemini hepten yoketti.

Tabii ki durumun buraya gelmesinde Chicago'nun da payı büyük. Dün geceki mücadelede son 4 maçını kaybetmiş Toronto Bosh'suz ve hala savunmasız olarak Chicago ile baş edemeyecek gibi duruyordu. Ve aslında beklenen oldu. Takıma önemli bir kontrat ile katılıp üzerinde büyük bir beklenti olan Hido'nun aslında yaptığı yanlış tercihin kurbanı olduğunu bir kez daha gördük dün akşam. 19 ribaunt, 9 asist!!!

Hidayetin Orlando'da ortaya koyduğu performans aslında sistemin bir parçası olduğunda ne kadar verimli bir dişli olduğunun bir kanıtıydı. Üzerine düşen görevi en iyi şekilde değerlendiren ve kategori olarak gerçekten NBA'in en önemli sistem oyuncularından biri olan Hido, iyi bir kontrat ile “topu al ve bize birşeyler ver adamım” mantığına imza attı. Orlando'da topun el yaktığı dakikalarda son topları kullanan, gerektiğinde skorer, gerektiğinde savunmacı olarak bir süper star rolü biçti. Bu oyun stili Toronto'ya geldiğinde takımda ve taraftarda büyük beklentiler oluşturdu. . Bu da Hidayet'i olduğundan farklı bir yere koydu.

Toronto'nun sezon başından beri belkide NBA'in en kötü savunma anlayışına sahip takımı olması, hücumdaki silahı Bosh'un sakatlığıyla birleşince, ortaya Playoff'u kaldıramayacak bir takım görüntüsü bıraktı.

Dün geceki karşılaşmaya gelirsek eksik olan tek şey Chris Bosh'tu. Derrick Rose'un gün geçtikçe eksik olan liderlik vasfını kaazanmaya başlaması, takımını sürüklemesi Chicago'yu Playoff potasının içine sokan önemli nedenlerden biri. Chicago'nun Playoff'u Toronto'dan daha çok hakettiğini düşünüyorum. Savunma yapamayan hücumda skor üreten en önemli oyuncusunu kaybetmiş Toronto (Bosh dönse de eski performansını yakalayabilecek mi?) ilk turda havlu atar zaten Playoff macerasına.

Hücumda istediği etkinliği yakalayamayan Toronto hücumdan geriye koşmakta da zorluk yaşamaya başlayınca ikinci yarının başında Chicago oyununu Toronto'ya kabul ettirdi ve farkı açarak rahat bir galibiyet aldı. Derrick Rose 26 sayı-7 asistle en çok sayı üreten oyuncu olurken, savunma anlamında Chicago gerçekten iyi bir maç çıkardı. Joakim Noah pota altında devleşirken Chicago'nun galibiyetindeki en büyük katkıyı sağladı diyebiliriz. Takımı adına 18 sayı üreten Noah, 19 ribauntla da double double yaptı.

Toronto'da ise Hidayet hücumda vasatın altında bir performans sergileyerek böyle önemli bir maçta üzerindeki kara bulutları dağıtabilecekken, bu şansı değerlendiremedi. 3/17 gibi bir şut yüzdesiyle oynayan Hidayet, savunmada ise Toronto adına en kayda değer işlerin adamı oldu. 19 ribaunt ile kariyer rekoru kıran Hido maçı 6 sayı 19 ribaunt ve 9 asist ile tamamladı.

Henüz Doğu'daki son Playoff takımı garantilenmedi, fakat bu galibiyetle Chicago önemli bir avantaj yakaladı. İki takımında ikişer maçı kaldı; Toronto , Detroit ve New York (iki Playoff şansı olmayan rotasyon takımıyla) karşılaşacakken; Chicago, Boston ve Charlotte (iki playoff takımı) ile oynayacak. Gönül ister ki Hido Playoff'larda yerini alsın. Fakat Chicago yakaladığı avantajını pek kaybedeceğe benzemiyor.
Read more